Kendisini İslamcı olarak tanıtan
bir avukat bey, bir sanalağ kanalındaki sohbet programında, memlekette
İslamcıların yirmi yıl önce kendilerini
saklamak zorunda kaldıklarını ve takiyye yaptıklarını, aslında Türkiye’de herkesin takiyye yapmak zorunda kaldığını,
çünkü fikirlerini ifade edebilecekleri
demokratik bir yapının olmadığını söylüyordu.
“Kendisini olduğu gibi gösterdiği
takdirde iktidara gitme yolunun kapalı olduğu bir şey…” Avukat beyin Türkiye’de eleştirdiği eksik demokrasiyi
tanımlama biçimi bu.
Avukat bey, demokrasiyi “herkesin
olduğu gibi iktidara gelebileceği” bir rejim sanması tuhafıma gitti.
Herhangi biri herhangi bir İslamî
mezhebin kurallarına göre davranabilir. Sorun şu: Herkes, kendi fikrinin yaygınlaşması
durumunda nelere yol açabileceğini acaba
ciddi biçimde düşünüyor mu? Yani hırsızların ellerinin kesilmesi, evli
olmayan cinselliklerinin recimle
cezalandırılması gibi uygulamalrın yaygınlaştırılmasını savunarak iktidara
gelip de bunları hayata geçirmek , emokrasiye sığar mı sığmaz mı hiç kimse bunu
düşünmüyor.
Ya da meselâ bir Kürt etnik özerk bölgesi kurmayı
savunarak iktidara gelip de memleketin bir bölümünde sözde Kürt bayrağı çekilip çekilemeyeceğini kimse düşünmüyor.
Mesele sizin neyin nasıl yaşayacağınız değil. Mesele
sizin yaşam tarzınızı, insanlara demokrasi yoluyla dayatıp dayatamayacağınız.
Biri şunu söyleyebilir: “ Efendim
ben de bana lâik yaşam tarzının dayatılmasına karşıyım!”
Buradaki temel sorun : Herkese , her zaman uygulanacak, yeri ve
zamanı geldiğinde de “akılcı biçimde değiştirilebilecek kurallardan ”
oluşturulan bir hukuk sitemi var olmadıkça işlerin, sadece parmak sayısına bağlı
yürütülmesinin mümkün olmamasıdır.
Yani “ Ne yapalım arkadaş, millet
böyle olmasını istşyor!” diyerek her istediğinizi herkese kabul ettirmeniz mümkün değildir. Siz entari
giyip içinize don giymeyip uygun yere çöemelerek def-i hacet edebilir ve
kıçınızı taşla silebilirsiniz. Fakat sırf belli bir sürü haline geldiğiniz
için elinizdeki iktidar gücünü
kullanarak insanları bunu yapmağa zorlayamazsınız. Ya da arkadaşlarınızla üç
haftada bir banyo yapıp, sakal bırakarak sizce tamamen ilerici bir ahlakla eş değiştirmenin
ve paylaşımın yaşandığı bir komün hayatı vs de sürebilirsiniz ama hiç kimseye
sırf belli bir sürü benimsiyor diye, bu
yaşam tarzınızı dikte edemezsiniz.
Nitekim size şaka gibi gelen bu
yaşam tarzları meselâ ABD’de yaşanıyor. Buna rağmen hiç kimsenin, mesela insanları
Tanrı’nın emirlerine göre yaşaması için hükümet eliyle zorlamak gibi bir hayalinin demokrasi yoluyla insanlara dayatabileceği
falan düşünülmüyor.
Yani? Yanisi şu: “ Yaygınlaşmaları
halinde toplumu karmaşaya, şiddete, hürriyetsizliğe sürükleyeceği açıkça
görülen hiçbir düşüncenin ve yaşam tarzının” iktidara gelmesine ve hükmetmesine
izin verilmiyor! Dünyada içine kaçmak isteyip de içine girince “ kâfir” diye
sövdüğünüz bütün demokrasiler, özgürlükler işte böyle işliyor.
Yani “Olduğum gibi görünerek
neden iktidara gelemiyorum?” diye demokrasiyi sorguluyorsunuz ya… “Olduğunuz
gibi olduğunuzda” toplumu boğacağınız ve fikirlerinizin toplumu öldüreceği
açıkça bilindiği için sizin demokraside bir yerinizin olduğu düşünülmüyor ve bu
yüzden partileşmeniz de demokrasi ve dahası hukuk dışı bir şey sayılıyor; en
azından, kadınlarının açıklığına ağzınızın suyunu akıtıp sosyal yardımlarından
alabilmeyi hayal ettiğiniz müreffeh hukuk devletlerinde ve çağdaş
demokrasilerde…
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder