Bugün beni çok üzen bir sohbetten
bahsetmiştim. Sohbetin genel karakteri, Türk solunun PKK’ya, Kürtçülüğe duyduğu
sempatinin , herhangi bir solcuyu hiçbir şekilde rahatsız etmemesiydi.
Anladığım kadarıyla Türkiye’de
sol “bir şekilde” PKK ve benzeri Kürtçü oluşumları sırf “ emperyalist”
oldukları için kınıyordu ama mesela “emperyalist olmayan” gerçek bir gerilla gücü
olsalar haklarında ne düşüneceğini bilmiyordu.
Fakat sohbetin “siyasi magazin”
boyutunda solun Kürtçü /bölücü sempatisinin somut kanıtlarına karşı önüme konulan savunma şuydu: “ PKKlıları 29 Ekim’de
Habur’dan Suriye’ye geçiren CHP miydi?”
Bu savunmanın bir mantığı var mı
sizce? Bence yok. Çünkü bu işi
yapan partinin “sağcı” olması, yaptığı
işi meşru kılmıyordu ve ben de bir Türkçü olarak zaten en başta bunu
kınamıştım.
Bu mantığın iki sakat noktası
var:
Birincisi bir kötü işi kınamak
için başka bir kötülüğü yapamazsınız. Yani? Kürt eşkıyasını Habur’dan sokan “sağcılara”
karşı olmak için aynı eşkıyanın sözde temsilcilerinin meclise girmesini
destekleyemezsiniz.
İkinci ve daha kırıcı sakatlık
şuydu ki ülkenin yarısının oyunu alan şeriatçı ve Türk düşmanı siyasetin de
Atatürkçü olmak iddiasıyla hareket eden kitlesel solun da birbirlerine
tavırlarını belirleyen şey, “Kürt seçmeni” olarak görülen PKK taraftarlarının
tavlanması için giriştikleri rekabetti.
İki taraf da “Kürt sorunu” denen şeyi ölçülerine göre kabul ediyor, iki taraf da ülkenin temel değerlerinin Kürt
eşkıyasıyla “siyaseten ve silahsızca
tartışılabileceğini” söylüyor. İki taraf da
silahsız olmak kaydıyla Türk adından vazgeçilebileceğini, sözde anadille
eğitim yapılabileceğini, Kürdistan eyaleti gibi federatif sözde çözümlerin düşünülebileceğini
savunuyor.
Ve burada her iki taraf içinde “alternatif”, PKK oluyor. Öyle ki siyasetin bu iki anadamarından birini Kürtçülükle,
bölücülükle suçlarsanız sizi doğrudan “diğerinden “olmakla yaftalıyorlar. Yani?
Yani CHP’ye neden PKK’nın etkisinde kaldığı sorulduğunda, AKPli oluyorsunuz; AKP’ye
Kürtçülüğe neden her türlü müsamahayı gösterdiğini sorduğunuzda, doğrudan CHPli olmakla suçlanıyorsunuz. Yani iki anadamar da aslında Türk adına karşı Kürtçü popülizmden destek alırken diğer yandan
Kürtçülük pazarındaki rekabette, diğerini
sahadan atmağa çalışıyor.
Bu arada olan, Türk insanına ,
Türk kimliğine, Türk tarihine, Türk egemenliğine oluyor. Ne yazık ki iki taraf
da büyük kitlesel narkozlarıyla ülkenin sahibinin, kurucusunun, egemeninin kim
olduğunu düşünmüyor.
Üzülerek söylüyorum ki Türk’ün
ülkesi zaten zihnen ve kalben Türk
olmayan yabancı insanların işgal ettiği bir siyaset alanından yönetiliyor. Ülkenin en büyük iki partisi kendisini kilit
oy paketi olarak gören Kürtçü bölücülüğün sözde siyasetinin fiili kaprisleriyle
savrulup duruyor.
Ne AKP ne CHP Türkiye’de yaşayan
Türk Milleti’nin refahını, bağımsızlığını ve özgürlüğünü savunuyor. Türk
demeden, Türklükle övünmeden, Türklüğü önemsemeden memlekette demokrasinin,
adaletin ve refahın kurulabileceğini sanıyorlar.
Dedim ya ülke yabancılar
tarafından yönetiliyor. Ne muktedirler ne muhalifler Türk, bu ülkede…
Ülkenin iki partisinin
seçmenlerine sormak istiyorum: Müsaade
ederseniz, Türk olabilir miyiz?
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder