Bugün kendim için neler yaptım?
Burası bir sanalağ günlüğü ya… O
halde günlük bir şeyler de yazmak gerekmez mi?
Bugün George Berkley’nin “İnsan
Bilgisinin İlkeleri Üzerine” adlı denemesini okumağa devam ettim. Bayağı
yorucuydu. Bir yandan da Philip Pullman’nın “Kara Cevher Dizisi’nin” üçüncü
kitabı olan “ Kehribar Dürbün’ü” okudum. Şahsen kitapların “Çocuk-gençlik
kitapları” falan diye sınıflandırılması bana tuhaf geliyor. Çünkü meselâ “Talihsiz
Serüvenler Dizisi’ne” bayılmıştım ya da “ Madam Peregrin’in Tuhaf Çocukları” ve
devam kitaplarına.
Bu açıdan Susanne Clarck’tan yeni
kitaplar beklediğimi söylemeliyim. Ya da Cornelia Funke’den… Keşke Michael
Ende ölmeseydi. İnsan yirmi dört yıl önce öldüğüne inanamıyor.
Bloglarımı tazeledim.
Neyse… Oğluşumu oyun oynarken
seyrettim. Bu aramızda önemli bir ritüel. Fakat PS4’te bir türlü Minecraft
oynayamadık.
Küçük kızımla havuzda yarıştık,
yüzmede beni geçti. Bana üzülüp üzülmediğimi sordu. Çocuklarımıza yüzmeyi ben
öğrettiğim için hiç de üzülmedim.
Akşam bir kafede çok sevdiğimiz
bir ağabeyimizle buluştuk. Nefis sohbet ettik, güldük, eğlendik.
Gün güzel geçti…
Sizi Black List'in birbirinden güzel şarkılarından biriyle baş başa bırakıyorum, hadi bakalım!
Sizi Black List'in birbirinden güzel şarkılarından biriyle baş başa bırakıyorum, hadi bakalım!
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder