Bu gün Türkiye’nin temel problemi, uluslaşmayla kazandığımız anlam dağarcığımızın/merkezimizin etnik ırkçılığı destekleyen enternasyonalist ve vatansız bir takım sosyalistler, liberaller ve cümle ümmetçilerce yok edilmeye çalışılmasıdır.
Kendilerince hümanizm taslayan iktidar partisi yetkililerinin durmadan millet adını yok etmek için sığındıkları etnikçi mozaik söyleminin asıl hedefi, anlam bütünlüğümüzü ve bundan kaynaklanan değer ve normlarımızı tahrip etmektir. Böylece dost ve düşman algımız bozulacak, kimseyi düşman bilmeyecek, kendimize göre değil ama başka herkese göre hareket etmeye başlayacak ve sonsuz bir barış ve demokrasi ortamına kavuşacağızdır. “Komşularla sıfır problem” saçmalığının anlamı, problem tanımlamak yeteneğinin yok edilmesi ve başkalarına göre hareket ederek başkalarının memnuniyeti üzerinden barış geliştirmek gayretidir.
Trafikte bir yaya olarak her bir arabanın memnuniyetini düşünerek yürürseniz yerinizden kımıldamamanız gerekir… Ticarette kendi çıkarınızı hiç düşünmeksizin salt müşteri memnuniyetini hedeflerseniz iflâs edersiniz! Müşteri memnuniyeti ancak sizin kendi menfaatinizi gerçekleştirmenizde işe yararsa sizin için bir anlam ifade eder. Menfaat algınız kaçınılmaz olarak kendinizden kaynaklanır. Kendi hayatını sevdikleri için feda edenler, yaptıkları işin mutlak anlamın idrak ettikleri için bunu yaparlar. Yani gene kendi anlam merkezlerindeki tutarlılığı gözetirler. Çünkü insan ancak kendi beyniyle düşünebilir!
Ferdin ancak ve yalnız kendi başına idrak edebilmesi durumu, benzerlerinde de aynı şekilde yaşandığı içindir ki kendiliğinden oluşmuş bir süreç olarak milletleşmede, kendiliğinden bir kolektif anlam dağarcığı meydana gelir. İşte milletlerin siyasetlerini yönlendiren ortak anlam dağarcığı budur!
Bundan dolayıdır ki meselâ Türkiye’nin Kuzey Irak Politikası’nda, Kuzey Irak yığışmasının ne düşündüğüne değil öncelikle bizim neyi nasıl belirlemek istediğimize bakılmalıdır. Eğer bizim anlam dağarcığımıza bir yaklaşma varsa bu değerlendirilir ama bizim anlam dağarcığımızla uzlaşmaz fikirler ileri sürülüyorsa onları “anlamaya” çalışmayız. Analarının karnından bebekleri sadece 1.Dünya Savaşı’nda değil, 20.yy’ın son çeyreğinde de çıkaran Ermeni etnik ırkçılığının gerekçelerini anlamaya çalışmak demek bir psikopatın beynine girip onun işleyişini anlamaya çalışmak demektir. Biz katillerle empati yapılmaması gereğinden dolayı onları yargılarız! Yargılama işi toplumsal anlam dağarcığımıza aykırı işleri kesin şekilde ayıklamak ve reddetmek anlamına gelir.
Kuzey Irak yığışmasının bizim vatanımıza zararı oluyorsa, oradaki aşiretçiliğin bizim hakkımızda ne düşündüğüne bakmayız; kendi anlam dağarcığımızın değer ve normlarına göre kime ne yapılması gerekiyorsa onu yaparız!
Eğer ülkemizde meşru emniyet ve adalet sağlayıcımızı şekillendirmek irademizi hiçe sayan etnik veya etnik olmayan gruplar varsa bu grupların anlam dağarcıklarını dikkate almayız. Çünkü “başkalarına göre” düşünmenin bir sınırı yoktur ve bu ancak yok oluşla biten bir delilikten başka bir şey olamaz!
Çünkü her etnik ırkçının kaprisini tatmin etmeye çalışmak, kendi anlam dağarcığımızı ve varoluş sebebimizi inkâr etmekle ancak mümkün olabilir. Sırf bir etnik ırkçı rahatsız olacak diye hayatımızın temeli olarak kabul ettiğimiz millî değerlerimizi yok sayamayız. Burada “sorun” aşiret yapısı dışında bir toplum düşünemeyen etnik ırkçıların milletleşmeye duydukları sonsuz hınç ve öfkedir. Bu hınç ve öfke bir “anlam dağarcığı” yokluğunun yarattığı aşağılık kompleksinin ürünüdür. Bu şekilsiz ve anlamsız reflekse boyun eğmek onu durdurmaya yetmeyecektir. Etnik ırkçılık ancak karşısında artık bir anlam dağarcığı kalmadığı, sözlerin bitip kapalı toplumun güce dayalı hayvanî ilkelliği egemen olduğunda kendince barışa erecektir.
Etnik ırkçılık bu açıdan anlam yoksunluğu ile deliliğin siyasetinden başka bir şey değildir.
Ve ülkemizde yapılmak istenen şey anlamların yok edilmesi ve herkesi etnik ırkçılığın cinnet cehenneminde eşitlenmesidir. Şunu asla unutmamamız gerekiyor: Ya kendimize göre yaşarız veya başkalarına göre yaşamaya kalkarak yok oluruz!
Yazıyı okuyup bitirenler artık “barışın dilinden” bahseden akıllıların ne demek istediğini herhalde daha açık görmüştür.
Soğan yemek iyidir ama ağzımızın kokması pahasına…
BİTTİ.
2 yorum:
Soğan yerken bunlar geldiyse aklına,sarmısak yesen neler gelecek bilmem.Eline sağlık.
Yani... :) Sağolasın anacığım.
Yorum Gönder