16 Kasım 2010 Salı

Rüzgâr Eken Fırtına Biçer!




İnsan merak ediyor…
“Barış” ve “demokrasi” kelimelerini en çok kullananlar nasıl bir devlet istiyor?
Böyle bir devlette “Türk” adı geçmeyecek ve böylece Türk’lerin belirleyiciliği kalmayacak.
Güzel… Peki sonra?

Sonra ülkede adı “Türk” olmayan ne kadar “etnik grup varsa “hepsi kendi bölgesinde kendi yönetimini oluşturacak..
Güzel.. Sonra?

Bunlar birbirleriyle “ bir şekilde” siyasi birlik kuracak ama canları istediğinde de bu birlikten ayrılabilecekler.

Böyle bir devlette devletin “rengini” belirleyen hiçbir şey kalmayacağından meselâ resmi dil olmayacak. Meselâ Kürt çocukları Türkçe’yi hiç okumadan üniversiteyi bitirebilecekler. Kürt bölgesi kendi parlamentosu ve güvenlik gücü olan bir yer olacak ama Kürt’ler onların işlerine artık karışmadığımız için artık terör yapmayacaklar! Bütün Kürtleri PKKlı sayanlara göre konuşuyorum…

Peki böyle bir devlette Kürt’ü, Laz’ı, Çerkez’i nasıl ayıracağız? Gürcü’ler ne olacak meselâ?
Herhalde bu ayrım beyana dayalı olacak? Biri “Ben Kürt’üm!” dendiğinde Kürt yönetiminin doğal vatandaşı sayılacak herhalde?

Düşünülen bu demokratik devlette mesela “barışçı etnik ırkçılara” göe en büyük kürt şehri olan İstanbul da mesela serbest dolaşımın olduğu bir yer olacak?

Herhalde büyük şehirlerdeki Kürt mahallelerinde de polisimizin olmasına itiraz edilecek ve ırkçılığı engellemek için bu mahallelere Türk polisini girmesi engellenecek?

Oluşturulacak Kürt özerk bölgesinde GAP barajları olduğundan Kürt yönetimi bunların suyundan ve elektriğinden pay almanın ötesinde Türkiye’nin geri kalanına bunları kendi bildiği fiyattan satacak?

Gene bu özerk bölgede herhalde Türkçe’ye izin verilecek ama Kürtçe bilmeyenlerin iş bulması zorlaşacak?
Özerkleştirilmek istenen bölgeden Türk askeri ve polisi çekilecek, güvenlik özerk Kürt güvenlik birimlerine (PKK) devredilecek.

Hal öyle olunca herhalde Diyarbakır’a “Ben federasyon vatandaşıyım arkadaşım!” diyerek elimizi kolumuzu sallayarak gidemeyeceğiz? Yolda poşulu şalvarlı tipler herhalde “Nereye gidiyon hemşerim, niye gidiyon?” diye bizi sorgulayacak?

Bölge özerkleşince bölgede adı Türkçe olan ne kadar yerleşim yeri varsa , adı Kürtçeleştirilecek herhalde? Sonra zaten askeri ve polisi bölgeden çekilmiş Türk toplumunun aslında orada hiçbir işinin olmadığı söylenecek.

Bunlar olurken TBMM’de özerk bölge milletvekilleri olacak.. Toplantılarda Kürtçe yayın da yapılacak. Öteki azlıklar için herhangi bir şey olmayacak. Özerk bölge milletvekilleri artık Atatürk ilke ve inkılaplarına bağlılık yemini etmeyecek, canları istediğinde Kürtçe konuşacak Türkiye “federe” Cumhuriyetinin en mahrem savunma konularını görüşecek ama kendi “ordularını da” ellerinin altında bulunduracaklar…

Toplantılarda asla ayrılmayı düşünmediklerini, ama bunu düşünmeye hakları olduğunu, canları sıkılırsa düşünebileceklerini söyleyecekler. Ve hiç kimse bu lafları edenlerin o mecliste ne işleri olduğunu sormayacak, soramayacak…

Kürt halkının “gerçekliği” ve ayrı ırk olduğunu kabul etmek demokratlık olacak ama Türk adından bahsetmek doğrudan ırkçılık olarak kabul edilecek.

Zaten Anayasa’dan Türk adı kaldırılmış olduğundan devletin adındaki “Türk” kökünün de kaldırılması istenecek.

Bütün bunlar olurken hemen hiçbir liberal, devletin ırk temelinde bölünmesinin eleştirmeyecek, Türk adının yok sayılmasına ses çıkarmayacak… Bu işlerin sebebi olan etnik terörü hatırlamayacak. Bu işlerin başı olan bebek katilini kınamayacak…

Siyasal dinciler Türk adından aldıkları intikamla yere göğe sığamayacak… “Seccadelerini serdikleri yeri vatan” bilerek kâh Kürt özerk bölgesi kâh BAE’de yiyip içip yatacaklar… Kürt özerk bölgesinden ihaleler almak için yarışacak, Müslüman kardeşliği içinde ticaretle zenginleşecekler.

Otuz altı etnik grubun neredeyse köy büyüklüğündeki özerk bölgelerinde barış içinde yaşadığından ve ulus devletin ayrımcılığının bittiğinden bahsedecekler.

Ve….

Bu hayali kuranlar iki büyük gerçeği hiç göz önüne almadıklarını suratlarına yedikleri tokatla anlayacaklar…
Türk Milleti ve onun şerefli ordusu!

Bu gün ümmetçiliğin sadaka imparatorluğu hükmetmektedir ama bu ebedi değildir. Türk adından nefret eden siyasal dinciler kendilerine h..tir diyen adamlara bile sırf bundan dolayı ses çıkarmamaktadır. Siyasal dincilik için Türk çocuklarının şehadeti açıkça anlamsızdır. Onlar zaten kendileri dışındakileri Müslüman da saymadıkları için şehitlere “kelle” demekte beis görmemektedirler.

Onlar için şehitlerin savunduğu değerlerin bir anlamı olmadığındandır ki “Ne mutlu Türküm, diyene!” sözünden rahatsız olmaktadırlar.

Elbette böyle bir ortamda etnik ırkçılık yukarıdaki rüyalara dalabilmektedir.

Hep soruyoruz ama bir kere daha soralım:

Bir özerk bölge kurulduğu ve hele o bölgede PKK resmi kolluk gücü haline geldiği takdirde hepsi ağa olan sözde milletvekilleri artık TBMM’ye girebileceklerini gerçekten düşünüyorlar mı?

Bu durumda o bölgede Türk varlığının eselerini kimin çalıştırmasını bekliyorlar? Türk devletini böldükleri takdirde Ziraat Bankası kaynaklı sadakalarını ve avantalarını gene alabileceklerini sanıyorlar mı? Bölgede başka bankların gerçekten kalacağını düşünüyorlar mı?

Türkiye Cumhuriyeti’ni bölgeden dışladıkları takdirde sövüp saydıkları doktorları bir daha bulabileceklerinden eminler mi?
Bölgede havaalanlarının çalışacağını, havayolu şirketlerinin PKK’nın militanlarının kontrolündeki havaalanlarına iniş yapacağını cidden düşünüyorlar mı?

Bölgedeki üniversiteler boşalınca oralarda hayvan beslemek dışında ne gibi bir bilimsel plân kurmaktadırlar?

Bölgede Türkiye Cumhuriyeti devrinde yapılmamış yatırımların bölgenin uyuşturucu taciri ağaları tarafından mı yapılacağını ümit etmektedirler?

Hadi diyelim ki “Kardeşim biz tezek yakar, gene yaşarız!” diyecek kadar nefret dolular…
Türk Milleti’nin buna razı olacağını nasıl düşünebiliyorlar?

Türk Ordusu’nun sırf siyasî iradenin emrinde olduğu için siyasal dinciliğin, bölücülüğüne razı geleceğini nasıl düşünebiliyorlar?

Bölgede etnik bir egemenliğin ilk belirtileri görüldüğünde büyük şehirlerdeki Kürt grupların halinin ne olacağını sanıyorlar? Gerçekten iki üç polis bir mahalleye giremedi diye o mahallelerin birer özerk bölge olacağını mı düşünüyorlar? Böyle bir durumda o mahallelere şehrin geri kalanının göstereceği tepkinin ne olabileceği konusunda acaba hiç fikirleri var mı?

Bir ayrılma belirtisinde büyük şehirlerdeki Kürt kökenli insanlara güven kalmayacağının ve o insanların artık hiçbir yerde ekmek bulamayacağının acaba farkındalar mı?

Yoksa bütün bir milleti PKKlı militanlarla korkutarak istedikleri her şeyi yapabileceklerini mi düşünüyorlar? “Kürtler hayatı cehenneme çevirecek!” diyerek bütün Kürt’leri, kendi hayvanlıklarına alet etmek isteyenlerin “demokrasi” anlayışına Türk Milleti’nin teslim olacağını mı düşünüyorlar?

Türkiye’de siyasetin garipliği şurada ki memleketin bölünmesini açıkça arzulamak ve ifade etmek hiç kimsede dehşet uyandırmıyor ama bunun sonuçlarından bahsedildiğinde nedense “faşist” damgası yiyorsunuz.
Türkiye’nin siyasal olarak bölünmeye kalkılması halinde tetiklenecek toplumsal tepkinin büyüklüğünü hiç kimse tahmin edemez! Bu öyle üç beş veledin, eline moltof alıp da kanuni boşluklardan yararlanmasına benzemez, benzemeyecektir!

Böyle bir durumda artık bölgedeki belli şehirler dışında Kürt olmak, doğrudan doğruya ülkeyi bölen teröristlerden olmak anlamına gelecektir. Artık ekmek alınırken dahi etnik kimlik sorulacak ve Kürt olduğu bilinen esnaf büyük ihtimalle boykot edilecektir. Artık inşaatlarda çalıştırılacak ameleler bile “bozguncu”, “bedavacı”, “çapulcu” olarak kabul edilip işe alınmayabilecektir. Artık ondan sonra üç beş ailenin bir araya gelip de çevrelerini haraca kestiği mahalleler ortadan kalkacak, halkın gözünde her Kürt bir PKKlı olarak günlük hayattan dışlanacaktır. Ve o aşamadan sonra aşiret gerginliğiyle olay çıkarmaya çalışanların göreceği tepkiler, bugünkü hoşgörü ortamından çok farklı olabilecektir.

“PKK Kürt halkının meşru savunma gücüdür!” diyenlerin hiçbir kovuşturmaya uğramaması, bu tip bir senaryoyu düşünmemizi haklı kılıyor. Haklarında yakalama emri çıkarılan terör yandaşı sözde siyasetçilerin ellerini kollarını sallayarak dolaşabilmelerinin demokrasi sayılabildiği bir memlekette insanın karamsarlığını kınayabilir miyiz?

Türk vatanının birliğine yönelik toplu bir kalkışma asla cevapsız kalmaz. Bir isyanın, ihanetin kaç kişiyle yapıldığının hiçbir önemi yoktur! Türk Milleti’nin düşmanın sayısından korkmadığı tarihinde kayıtlıdır. Her bir Kürt’ü PKK militanı sayarak ülke üzerinde hesap yapanların her Türk’ün de asker doğduğunu hatırlaması iyi olur. Vatanı bölmek için toplu bir kalkışma hayal edenler yok olacaklarını ve vatansız kalacaklarını idrak etmelidir.
Çünkü “Rüzgâr eken, fırtına biçer!”...








2 yorum:

bilge dedi ki...

Afşar abi, nefis bir yazı.. Son kısmı yok mu hele, bayıldım.. Eline sağlık!

Afşar Çelik dedi ki...

Bilbo Amca, asıl ben, takip ettiğin, vakit ayırıp okuduğun için teşekkür ederim.
Bunları kimseye söyletmeyecekler ellerinden gelse...

Herkes tehdit ediyor, kimse, Türk'ün sabrını sormuyor... Gün ola harman ola, değil mi?