1 Kasım 2010 Pazartesi

Çocuk İstismarı Ve Etnik Irkçı Siyaset


Kamuoyunca sempati ve merhamet hisleriyle izlenen “taş atan çocuklar” ciddi bir istismarın nesnesidirler.


“Çocuk”, kendi kararlarını vermekten mesul tutulmayan insandır.
Bundan dolayıdır ki onun adına karar vermesi gereken büyüklerin mesuliyeti normalden fazladır ve çocuk istismarı, diğer suçlardan ayrı bir nefret sebebidir.
Etnik ırkçılığın “sözde” hakkını savunduğu kitle, kapalı toplum yapısına sahip, aşiret dışındakileri, yani kan bağı taşımayan, doğrudan görülerek, bilinerek tanınmayan herkesi düşman bilen bir kitledir.


Bu kitlenin özelliği, çocuk sayısının gerek iş gerekse “savaş” gücü olarak önem arz etmesidir. Kaldı ki aşiret yapısında kız çocukları, çocuktan bile sayılmaz.
Etnik ırkçı siyasetçilerin tamamı aşiret reisidir. İçlerinde “maraba” olanı yoktur.
Bu insanlar için önemli olan etnik fesat vasıtasıyla, Türk devletinin egemenlik timsallerinden ayrılmış bir feodal sosyalist melez ucube devlet yaratmaktır.
Dolayısıyla etnik ırkçı siyasetçiler için, aşiretin çocuğa bakışı bir problem teşkil etmemektedir.


Aksine çocuğun iş ve savaş gücü olarak kullanılması etnik ırkçı siyaset ve etnik terör için iyi bir ekmek kapısıdır.
Bunun yanı sıra çocuk istismarı sadece terör eylemlerinde çocukların kullanılmasından ibaret değil. Bir yıldan fazla bir süre, çocuk tecavüzlerinin saklanabildiği, hasıraltı edilebildiği yerleşimler de çocukların iş ve savaş gücü olarak görüldüğü yerler.


Bir çocuğun, görevi, şiddeti zor kullanarak engellemek olan emniyet güçlerinin önüne sürülmesi ile onun cinsel istismarı arasında hiçbir fark yoktur. Her iki eylem de çocuğun “iradesizliğinin” kötüye kullanımıdır.
Etnik ırkçı siyasetçiler çocuklara tecavüz eden çocukların rehabilitasyonu ve ailelerine yaptırım uygulanması yönüne hiçbir şey söylemedi… Söyleyemezdi, çünkü çocukları polisin önüne sürerek devleti aciz bırakma kolaycılığından ekmek yemekteydiler.


Çünkü çocuklara önce taş, sonra molotof, sonra el bombası attırabilmenin yolu, onlara derin bir nefret aşılamaktı.
Çocukların, içinde yaşadıkları topluma yabancılaşmasına, ondan nefret etmesine sebep olmak insanlık suçudur ve asıl “ırkçılık” budur.


Dolayısıyla “taş atan çocuklar” sadece sembolik bir eylem yapmamakta, “kanun boşluklarının istismar” edilmesinin oyuncağı haline getirilmektedirler.
Taş atan çocuklar ellerinden gelirse, etnik ırkçılığın nefret aşıladığı herkesi öldürebilmek için taş atmaktadır. Etnik ırkçılığın ayırmaya çalıştığı coğrafyada uzun yıllardır, çocukların kan davaalarında katil olarak kullanılması da herhalde “mağdur” edebiyatı yapanların dikkatini çekmemektedir?
Taş atan çocuklar kullanılmaktadır ve devletin bunun önüne acilen geçmesi gerekmektedir.


Bunun için çocuğa yaptığının sorumluluğunu gösteren müeyyideler getirilmelidir. Çocuk, yaramazlık yaptığında başı okşanarak terbiye edilmez. Serap gibi gencecik bir insanı yakanların, kendi okul arkadaşlarına tecavüz edenlerin biyolojik olarak küçük olmaları, onlara sorumluluğun öğretilemeyeceği anlamına gelmez!
Taş atan çocuklar onlara suç işlettirildiğini bilmelidirler. Suça azmettirmek de bir suçtur.


Dolayısıyla taş atan çocukların “terör” kapsamından çıkarılması sorunu ancak daha da büyütebilir , çünkü bu çocuklar açıkça etnik terör için suça teşvik edilmektedir.
Bu çocukların kaeisn şekilde ailelerinden alınarak devletin kurumlarında rehabilitasyona sokulması, eylemlerini tekrarlayanların islahanelere yerleştirilmesi, ailelerine sorumluluklarını yerine getirmeleri için müeyyideler uygulanması acilen gerekmektedir.

Suçu tekrarlayan çocuklar ailelerinden kesinlikle alınmalıdır. Suç sayılan eylemleri sürdüren çocukların ailelerinin sosyal haklarına kısıtlamalar getirilmelidir. Aile, çocuğun eylemlerinden birinci derece sorumlu olan kurumdur. Çocuğun bir başka insanı öldürmesi, yaralaması, ona tecavüz etmesi gibi eylemlerinde ailelere kısıtlama getirilmemesi, teröristlerin, tecavüzcülerin etnik terör için eylemcilerin aileler içinde bedava yetiştirilmesine izin vermek anlamına gelir.


Bunun yanı sıra, çocukların yer aldığı eylemlerle ilişkisi olan “siyasi” partiler ve oluşumlar da derhal kapatılmalı ve bu tip oluşumların “yasallaşması” engellenmelidir. Etnik siyasetin ırkçılığı ve gayrimeşruluğu artık resmileşmelidir.

Taş atan çocuklara "mağdur" diyenlerin, o çocukların mağdur ettiği insanların haklarıyla da birazcık ilgilenmeleri ahlâkın bir gereğidir. Ne yazık ki etnik ırkçılık ve onun işbirlikçisi basın yayın kuruluşları ,“amaç güdülü” Marksist ahlâksızlıları ile gerçek mağdurların hayatlarının gölgelenmesini başarmışlardır.

Hiç yorum yok: