30 Kasım 2010 Salı

Egemenlik Sorunu ve Sorun Egemenliği

"Birbirinden berabat bu haberler nasıl götürülebilir, bilmiyorum?"

Her ne kadar canım hükümetimiz “ Canım bunlar zaten bilinen dedikodulardan ibaret” deyip üstüne alınmasa da Wikileak belgelerinin bize öğrettiği bir şey var: “Sıfır sorun diye bir şey yoktur!"

Neden yoktur? Çünkü hiç kimsenin menfaatleri tam bir uyum içinde değildir. İşin özünde menfaatler aklın gereği olarak uyumlu olmalıdır fakat bu durumu yaratacak “sıfır ahlâksızlık” şartı maalesef yaratılamaz. Buna rağmen insanların birbirleriyle uyuma yönelmesi genel bir gerçektir. *

İkincisi, egemenlik denen sorun, milletler var olduğu müddetçe devam edecektir yani ebediyen…
Burada egemenlik hakkında kullandığım “sorun” nitelemesi sadece onun, üzerinde düşünülecek bir mesele olduğunu anlatmak için kullanılmıştır yoksa ortadan kaldırılması gereken bir zarar olduğu anlamında değil…

Üçüncüsü “aklın gereği” olan şeylerin belki objektif tanımları yapılabilir ama insanların kendi akıllarına ve bilgilerine göre hareket etmeleri onları aynı zamanda hata yapabilen canlılar haline getirmektedir.

Aklın gereği olarak yapılması gerekenler herkes tarafından otomatikman yapılsaydı insan değil, robot olurduk.

O halde, ona, buna abidik gubidik lâkaplar takmış ABD diplomasisinin tavrından ne anlamalıyız?

Buradan çıkaracağımız ders: “Dünyaya nereden bakıyorsanız, dünyanın orasındasınız” dır!

Bizim gibi geri memleketlerin insanları kendilerine ait bir bakış geliştiremedikleri içindir ki kendilerine dayatılan bakışla bakmak mecburiyetinde kalırlar ve asıl gerilik sebepleri de budur. Dünyaya kendi pencerenizden bakmak demek, kendiniz için ve kendinize göre dünyaya bakmak demektir.

Geri memleket, dünyaya bakacağı pencereyi başkasının takmasını isteyen memleket demektir. O zamanda iş hangi doğramacının elinden çıkıyorsa yanlışlık da onun terazisine göre yapılır. Hani meşhur fıkra vardır: Tuvalette yan yana işeyen iki kişiden biri diğerine “Seni de mi Sünnetçi Sunullah sünnet etti?” diye sorar. Öbürü şaşırarak “ Nereden bildin?” dediğinde. “İki saattir ayağıma işiyorsun da ondan”….

Geri memleketlerin idarecileri, hataların bu şekilde aynı elden çıkmasıyla bütün pencerelerin (!) aynı yöne bakacağı ve uyumun sağlanacağını sanan idarecilerdir.

Oysa ne kendi memleketlerinin insanları, tabii şartları, “jeostratejik alafortanfonileri” bir diğerine uymamaktadır. Dolayısıyla pencerenin standart olması, aynı şeyi görmenizi sağlayamaz, gece yatarken bir tarafınızın ayazda kalmasına da engel olamaz!

Bu şu anlama geliyor: Dış işlerimizi ABD diplomatlarının eline bıraksak dahi Suriye’nin Hatay konusundaki, Ermenistan’ın sözde soykırım ve Doğu Anadolu hakkındaki, Yunanistan’ın bizi Egeye çıkarmamak konusundaki tutumları değişmeyecektir! Kuzey Irak yığışmasından bahsetmiyorum bile…

Neden? Çünkü egemenlik diye bir şey vardır da ondan! Çünkü her millet kendi toprağında, kendi belirleyiciliğini kimseye danışmadan, kimseden izin almaksızın sürdürmek ister de ondan! Hatta bu öyle bir şeydir ki kendi toprağındaki huzurun ve sükûnun sürmesi için gerekirse komşu devletleriyle savaşır! Savaşlar da bir hak arama şeklidir. Bu sözün faşizm olduğunu iddia edeceklere Nazizme karşı 2. Dünya Savaşı’nda ne yapılmasın önerebileceklerini sormak isterdim… Veya İstiklâl Harbi’nde “ Savaşlar barbalıktır!” diyerek İzmir’i Yunan işgalinden nasıl kurtarabileceklerini?

Yani? Yanisi şudur: Her “sorun” ( Burada ortadan kaldırılması gereken zarar olarak kullanıyorum), kendisini sorun olarak ortaya koyana aittir.

Meselâ yıllardır bahsedilen Kıbrıs sorunu aslında bizim için bir sorun değildir. Türk tarafı Kıbrıs sorununu 1974’te adadaki Rum eşkıyalığını ezerek çözümlemiştir. Bundan dolayıdır ki orada bağımsız bir Türk Cumhuriyeti vardır. Kıbrıs sorunu, adadaki Türk varlığını etkisizleştirmek isteyenlerin sorunudur. Bizi sorun olarak görenlerin dilini kullanamayız!Çünkü bu, onların taleplerine, onların hayallerine meşruiyet kazandırmak anlamına gelir!

Ermenistan ile herhangi bir sorunumuz yoktur, çünkü kendisi , bize göre haklı olmayan tutumunun karşılığını görmektedir. Onun kendi hatasından doğan hak ettiği sıkıntıları için kimse bizi suçlayamaz. Karabağ bir sorundur, çünkü ortada açık bir haksızlık, soykırım, işgal ve tecavüz vardır. Bu durumda Karabağ işgali bizim için ortadan kaldırılması gereken bir zarardır.

Kuzey Irak yığışması bir sorundur, çünkü bu bölge bizim egemenlik hakkımızı tanımayan bizim düşmanlarımıza kucak açan bir bölgedir.

Ege'deki sorun kendi kıyılarımıza hapsedilmemizdir. Bizim topraklarımızın uzantısı olan adalarda bulunamamamızdır.
Yani?

Yanisi odur ki: “ Sorunu kim belirliyorsa, egemen odur!” bundan dolayıdır ki “Komşularla sıfır ihtilaf” safsatası, bundan dolayı, egemenlik hakkının inkârı anlamına gelmektedir.

Ya sorunlara egemen olursunuz veya sorunlar size egemen olur. Sorunlara egemen olduğunuzda pencerenizi (!) kendi boyunuza göre kesersiniz… Sorunlar size egemen olduğundaysa Sünnetçi Sunullah Efendi…
*

Hiç yorum yok: