Rahmetli babam, “Yan köye gelin
giden kız, gurbete gittiğini düşünürdü.” Derdi.
İnsan memleketinden uzakta
kendisini gerçekten çok yalnız ve terk edilmiş hisseder diye ezberlemişiz.
Gerçekten böyle mi?
“Başkasının memleketinde” el
yerine mi konuluruz gerçekten? O halde şunu neden hiç kimse düşünmüyor meselâ?
Memleketin doğusunda her şeyin ve her yerin
Kürt’lere ait olduğunu düşünen insanların arasında kendinizi nasıl
hissederdiniz?
Havaalanında Kürtçe konuşamadığı
için özür dileyen memur babası için
çevresindeki Türk bayrakları da bir anlam ifade etmiyordu.
Ya da Didim’de bir berberin “Burdur diye bir yer var mı ya?” diye laubalice şaka
yapması neydi?
Türkiye Kürdistan olarak bölünür
mü bilmiyorum ama yaşadığı şehri, mahallesi hatta sıçtığı kubur dışında bir
yeri sahiplenmeyen insanların yaşadığı bir memlekette herkes zaten gurbette.
Ankara’da yaşayan Çorumlu için Ankara “doyduğu” yerden ibaret. Memleketimizin
insanı için yaşanan yerin “vatan olmasının” falan hiçbir anlamı yok. Şu anda
adına “Türk” dediğimiz insanlar, ekmeğine bakmasına, ibadetini edebilmesine
izin veren herhangi birinin, ona tasma takmasına aldırmayacak kadar
yabancılaşmış bir kitle. Onların Türk olduklarını ve bizim vatan dediğimiz
toprakları benimsediklerini sadece biz varsayıyoruz. Şu anda kaderimiz, tek bir
oylarıyla okumuş, lâik, medeni Türkleri sırf Araplaşmamış veya Kürtleşmemiş oldukları için yok edebileceklerini bilen insanların
elinde oyuncak olmuşken acaba gurbette
yaşamıyor muyuz?
Gurbet uzakta bir yer değil.
Gurbet bize yabancı insanların zorbalık ettiği yerdir. Dolayısıyla hukuk ve
özgürlüklerin teminat altına alındığı ülkeler, sırf otlu peynirimize,
tezeğimize, elmamıza uzak oldukları için gurbet değil… Biz kendi vatanımızı
haktan, hukuktan, ulusal egemenliğimizden, şerefimizden uzaklaştırarak
gurbetleştiriyoruz. Olan biten bu…
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder