ABD, 3. George zamanında
kuruluyor.
Nigel Hawthorne’un başrolünü
oynadığı “Kral George’un Deliliği” adlı filmde, krala Amerika’nın İngiltere’den
ayrıldığı ve artık ayrı bir “ulus” olduğunu söylendiğinde, kralın verdiği cevap
pek güzeldi: “Sanırım artık buna alışmalıyız.”
CNN Turk " Türkiye'nin Rushmore'u" diye nitelemiş. Nitelemenin ölçüsü yabancı olunca anıtın kendisi de ancak "yan sanayi" kadar değerli oluyor zaar? |
“Buna alışan” İngiliz Ulusu’na
bağlı olarak dünyada yanılmıyorsam otuza
yakın ülke var ve “Common Wealth” ya da “İngiliz Milletler Topluluğu” olarak
adlandırılıyorlar. Bu ülkelerin sözde birer bayrakları, hükümetleri falan
var. Fakat bir kısmının bayrağının
köşesinde her ihtimale karşı bir “Union Jack” durup duruyor.
İyi de bu ne anlama geliyor?
Thomas Jefferson ABD Anayasası hazırlanırken “ Bu anayasayla yeni bir ulus
yaratıyoruz!” demiş. Yani? Felsefesi, dili, mantığı, hayat tarzı belki hâlâ
basbayağı İngiliz olan ama İngiliz egemenliğinden zihnen de olmak üzere kesinlikle ayrı bir toplum
yarattıklarını/inşa ettiklerini beyan
etmiş.
Tamam da bunun bizimle ne ilgisi
var?
Özellikle 80 öncesi siyasi
karmaşa döneminde gençliğini yaşamış milliyetçilerle sohbet ettiğinizde şunu
görürsünüz: Hayat onlar için MHP’den ibarettir. MHP onlar için milliyetçiliğin
merkezindedir. Onlar için milliyetçilik
ancak MHP’den ibarettir.
Bir şey mi yazacaksınız, MHP için
ne kadar faydalı olacağına bakılır. Yazdığınız, çizdiğiniz şeyin millet için ne
kadar yararlı olduğuna MHPli bir “ağabey” karar verir.
Düşünecek misiniz? Önce MHP’nin oy oranına nasıl
yarayacağına bakılır. Ya da yarattığınız şeyin değeri olup olmadığına, kaç-göç,
şeriat, fıkıh, tesettür falan konularına zarar verip vermediğine, “yüksek İslami ahlak” standartlarına bakılarak
karar verilir. Bu bahsettiklerim size çok köhnemiş, eskimiş, tükenmiş şeylermiş
gibi gelebilir. Bu bahsettiklerim, şu anda adına “milliyetçi” denen camiada
hâlâ devam etmektedir.
Adı, dili, felsefesi, mantığı,
hayat tarzı her şeyi basbayağı İngiliz olan bir koloni toplumu, kendi bağımsız
bilincini oluşturabilmişken Türkiye’de Türklük sevgisini ve övüncünü taşıyan,
bağımsız ve yaratıcı zekâlar, kendilerini, Nakşi şeyhlerinin etkisindeki
siyasi derebeylerinin etkisinden hâlâ kurtaramamış.
Bu, doğru bir mukayese mi? Hangi
açıdan baktığımıza bağlı ve bana epey doğru bir mukayese gibi görünüyor. Peki
neden?
Çünkü “zihinsel bağımsızlık” olmaksızın hiçbir şeyin anlamı yok, bırakın “anlamı”,
zaten hiçbir şey yok!
Düşünürken “MHPli ağabeylerim ve
onların şeyhleri ne der?” diye düşünüp sonrada düşünmekten vazgeçen insanların
Atsız’ın Türk merkezli düşüncesini anlaması beklenemezdi ve nitekim bugün
Türklüğü’nü hayal meyal hatırlayan ve aslında basit bir Nakşi siyaset merkezi
olan MHP dışında da Türklüğümüzün esamisi okunmuyor.
Türk Bayrağı taşıyan, bazıları
kendisini “Atatürkçü” diye de tanımlayan kitlelerin ezici çoğunluğu Türk
olmanın Kürt’leri kızdıran, Müslümanları küstüren, ırkçı bir mensubiyet bilinci
olduğunu düşünüyor.
İngiliz bilinçli insanlar, çorba gibi bir topluluktan bir ulus
yaratabiliyor ama şerefli mi şefli bir tarihi olan Türk Ulusu, kendisini red ve
inkâr ederek “insan” olmağa çalışıyor.
Elin oğlu, uluslaşmasının fikir
babalarını Rushmore Dağı’na kazıyor, biz uluslaşmamızın en değerli ve
çağdaş öncüsünü, büyük Atatürk’ü zihinlerimizden bile kazımağa çalışıyoruz.
Çok mu dağınık oldu? Belki önce “
Aman ha Cübbeli Ahmet MHP’yi
destekliyor, fazla dokunmayalım!” diyen milliyetçi siyaset kabzımallarına
sormak lâzımdı ama…
2 yorum:
Siyaset o kadar sulandı ki o güzelim düşünce ürünü yazılarınıza girmemeli diye düşünüyorum.
Siyaset o kadar sulandı ki artık paçalarımızdan sızıyor...
Yorum Gönder