Referandum, Türkiye’de siyasetin özüne dair eşsiz bir laboratuar…
Muhalefet, “hayır” için pek çok teknik sebep ve aleyhte örnek gösterirken, iktidar partisinin bütün propagandası, muhalefeti karalamaya yönelik. En azından haber bültenlerine yansıyan görüntüler böyle.
İktidar muhalefeti karalayarak, onun meşruiyetini yok ederek, fikrini değersizleştirmeye çalışıyor. Yalnız bu arada, muhalefet partilerinin mensuplarını ve taraftarlarını da töhmet altında bıraktığını fark etmiyor, fark etse de umursamıyor.
Üstlerinde herhangi bir Türkiye Cumhuriyeti vatandaşlık belgesi olup olmadığını bilmediğimiz katillerin, Mehmetçik’in kanıyla sulanmış bu mübarek topraklara ellerini kollarını sallayarak girmelerine ses çıkarmayan bir iktidar partisi, sokaklarında kimliksiz gezmekten hâlâ tedirginlik duyduğumuz ülkemizin anayasasını düzenleyerek bizi özgürleştireceğini iddia edebiliyor.
Hiçbir iktidar döneminde yaşanmayan, yasallıklarını sorgulamaya bile imkân bulunmayan sayısız dinlemenin âmiri olan bir iktidar, Anayasadaki “kişisel verilerin korunması” değişikliği ile kendini muhalefetten daha demokrat bir yere koyacağını sanıyor.
Bir parti genel başkanının özel hayatına tecavüz edilmesinden zerre kadar hicap duymayan, üstelik de “Bir kasetle devrildi!” diyerek arkasından dalga geçen iktidar partisinin, yasadışı kayıtlarla değil de bu kayıtların “işe yararlığıyla” ilgilendiği bu kadar belli iken bu partinin “kişisel verilerin korunmasından” bahsetmesi, bunun şampiyonluğuna soyunması, ahlâken tutarlı değildir.
Veya hiçbir iktidar döneminde görülmeyen, interneti dahi ciddi şekilde kısıtlayan sansür uygulamalarının mimarı bir iktidarın, kime hangi özgürlüğü kazandıracağı da sorgulanmıyorsa karşımızda ciddi bir problem var, demektir.
Kadınlara ve çocuklara pozitif ayrımcılıktan bahsettiğinde ise hayat hakkının, Anayasada yazılmaksızın, ferdin temel hakkı olduğu hakikatini bilmediğini anlıyoruz.
Doğu ve Güneydoğu’da son zamanlarda açığa çıkan pek çok cinsel taciz ve tecavüz vakasının soruşturulması, karara bağlanması için Anayasada emredici bir hükme gerek yoktu. İktidar partisinin bu “pozitif ayrımcılık” tavrının saçmalığı şu anlama gelmektedir: “Eğer Anayasada işlediğiniz suçun karşılığı yoksa, sorun yoktur!” Sanki mevcut Anayasamız, taciz ve tecavüzleri engelleyemeyen bir metinmiş de ilk defa iktidar partisi bu konuları düşünüyormuş gibi bir hava yaratılmaktadır.
“Türksüz” bir cemaatler yığını yaratmak istediğini her seferinde açıkça söyleyen bir iktidar partisinin, “Türk Milleti adına” karar veren yargı organlarını milletin lehine düzenleyeceğine inanmak ancak aklı yerine ancak kinini kullanan partizanlar için mümkün olabilir.
Zaten iktidar partisi, değişiklik tekliflerinin mantığını, gerekçesini izah etmeye gerek duymamaktadır. İktidar partisinin propagandasının temeli: “Muhalefet bir salaklar sürüsü olduğu için bana evet demelisiniz!”mealinden ibarettir. Yoksa gerçekte Anayasa mahkemesinin üye sayısının, ve bu heyetin tayininde iktidarın rolünün kimi nasıl özgürleştireceğine dair herhangi bir izaha girmeye lüzum görmemektedir.
12 Eylülle hesaplaşmaya kalkan iktidar partisi daha üç yıl önce yüreklerine korku salan bir elektronik muhtırayı dahi sorgulamamıştır.
Aslında medeni bir liberal demokraside bu tip bir siyasi arz, ciddiye alınmaz.
Ama bizim ülkemizde maalesef temel güdü “Ne pahasına olursa olsun hayatta kalmak” olduğundan, hayatın, ahlâkla bağlantısı zayıflatıldığından, meselâ sıradakilere saygısızlık ettikten sonra gönül huzuruyla Cuma namazına gidebilmenin ikiyüzlülüğü artık “norm” halini aldığından…
Akla dayanan propaganda da anlamını yitirmiştir. Artık hakikatin değil, illüzyonun hâkimiyeti esastır.
Ama bizim ülkemizde maalesef temel güdü “Ne pahasına olursa olsun hayatta kalmak” olduğundan, hayatın, ahlâkla bağlantısı zayıflatıldığından, meselâ sıradakilere saygısızlık ettikten sonra gönül huzuruyla Cuma namazına gidebilmenin ikiyüzlülüğü artık “norm” halini aldığından…
Akla dayanan propaganda da anlamını yitirmiştir. Artık hakikatin değil, illüzyonun hâkimiyeti esastır.
İktidar partisi, gerekçelere, izaha, iknaya gerek duymaksızın, muhalefet kavramını, halkın zihnine bir tür ahlaksızlık ve zorbalık olarak kazıyarak istediklerini elde etmeye çalışmaktadır. Kendi meşruiyetinden o kadar emindir ki artık ona muhalefet etmek, ona göre ancak insanlıktan çıkmışlar için mümkündür…
Oysa bir satıcı, sattığı şeyin, müşteriye nasıl faydalı olacağın izah ederek, ürünün bir ihtiyaç olduğuna müşteriyi ikna etmeye çalışır.
Siyaset piyasasında iktidar partisini yaptığı şey, elindeki ürünün müşteriye yani seçmene faydasını izah etmek değil, bu ürünü tercih etmeyenlerin akılsız olduğu yoluyla müşteri kazanmaya çalışmaktır. Norm ve değer sahibi herhangi bir medeni toplumda bu yöntem kınanır, kınanmalıdır. Oysa iktidar partisinin “Bir kasetle gittiler!” hırçınlığının, ölçüsüzlüğünün, söylenen her şeyle açıkça çeliştiği ve bunun da hakikati çarpıttığı maalesef ülkemizde kahir ekseriyetin umurunda bile değil gibi gözüküyor.
Buna rağmen,”iktidar olmanın”, vicdanlara tasallut etmeye yetmediğini referandumda yüce milletimiz çoğunluk diktacılarına,“Hayır” diyerek göstermelidir.
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder