7 Eylül 2010 Salı

Tok Esnaf Malı




Sanırım, “Yetmez ama “evet”!” diyenlerin sarılabileceği yalnızca iki madde var: Bunlara geçici 15 maddenin kaldırılması teklifi yani darbeyle ilgili anayasal korumanın kaldırılması ile 145. Maddedeki askeri yargının kapsamını belirleyen değişiklik teklifleri…


Değişiklik önerilerinin mukayeseli bir tablosuna baktığımızda karşımıza “köklü” diyebileceğimiz ve toplumun tamamını gerçekten ilgilendiren sadece bu iki madde çıkıyor. Büyük puntolarla verilen çocukları korumak, kadınlara pozitif ayrımcılık gibi masallar, malumun ilâmından öteye gitmiyor.


Geçici 15. Madde ve 145. Maddeler gerçekten önemli değişiklikler.
Fakat adeta “yersen” tavrıyla koca bir paket olarak sunulan anaysa değişiklikleri Nasreddin Hoca’nın deyimi ile – her ne kadar bir Akdenizli olarak aksini düşünsem de- keçiboynuzu yemeye benziyor.

Masalları ve devede kulak kalan iki önemli değişikliği bir yana bırakırsak paketin geri kalanının tamamının, iktidar partisine “ayak bağı” olan maddelerden ibaret olduğu, benim gibi sıradan bir vatandaş için bile kaba bir tabirle “kabak gibi sırıtıyor”.

Parti kapatmayla ilgili kapsamın netleştirilmemesi, sadece parti kapatmanın usulünün değiştirilmesi ayakları eksik bir masa gibi görünmektedir. “Odak tanımıyla” ilgili tam da iktidar partisine uygun düzeltmenin yapılması, ülkenin bütünlüğüne yönelik siyasî faaliyetlerle ilgili aktüel ve normatif hiçbir yeniliğin getirilmemesi, kanunu ilga edilmiş bile olsa suç olarak varlığını sürdüren “vatana ihanetin” vatandaşlık haklarıyla ilgisinin kurulmamış olması, büyük bir gaftır.

Başka bir devletin yönetimiyle doğrudan temas etmenin, bu yönetimden akıl almanın, bu yönetimlere açıkça bağlılık bildirmenin, ülkemizin hukuk ve asayiş sağlayıcı organlarına açıkça isyan etmenin anayasa değişikliklerinde yer almaması da bölünme senaryolarının havada uçuştuğu ve hiç bir takibe uğramadığı bir ortamda, yukarıda sayılan iki maddenin değişikliğiyle ilgili samimiyeti ciddi ölçüde sorgulanır kılmaktadır…

Sonuçları itibariyle ciddi zararlara sebebiyet vereceği defalarca ifade edilen yüksek yargının düzenlenmesi ile ilgi teklifler de esasen demokrasinin mantığına aykırıdır. Şöyle ki bu kadar ayrıntılı ve teknik düzenlemelerin bir anayasada yer alması zaten “genel kural belirleyici “ bir metin olarak anayasanın ruhuna aykırıdır.




İkincisi bu tip teknik düzenlemelerin halk oyuna sunulması, nükleer tesislerin yönetiminin halk oyuna açılması gibidir. Uzmanlarının dahi üzerinde sayısız tartışmalar yürüttüğü maddeleri halkın oyuna sunmak, ancak bu maddelerin yaratacağı kötü neticelerin sorumluluğunu halka yıkmak olarak yorumlanabilir.




Ve son olarak bu tip maddelerin dahi halk oyuna sunulması, halk oyunun genel meşruiyet belirleyiciliği dışında, her iş için meşrulaştırma aracı olarak istismar edilmesi geleneğinin yerleşmesine yol açabilecektir.


Buradan, özetle şunları söyleyebiliriz:



İktidar partisi, seçmen kitlesin hoş görünmek için pozitif ayrımcılık masalı maddelerini, toplum vicdanını ele geçirmek için 145. Madde ve geçici 15. Madde değişikliklerini ve bunların rüzgârıyla da zaten çoğu kişinin hiç anlayamadığı ama sırf önceki iki grup maddeye duyacağı sempatiyle evet diyeceği büyük eşeği ahırdan çıkarmayı hedeflemektedir. Bu üç grup teklifin özünde birbiriyle hiçbir ilgisi yoktur.





İktidar partisi doğrudan kendisini ilgilendirdiği herkesçe malum maddeleri bırakıp da samimiyetle 145 ve geçici 15. Madde tekliflerini referanduma götürseydi o zaman ciddi bir mutabakat ile tarihi bir dönüşüme imza atmış olurdu. Ama “Onu alan bunu da almak zorunda” tok esnaf mantığıyla satmaya çalıştığı tekliflerine, devlet zoruyla müşteri bulabileceğini sanıyorsa ciddi şekilde yanılıyor. Bu paketin tamamı, içerdiği tutarsızlıklar ve kayırmalarla hiç de sevimli ve kabul edilebilir durmuyor.

Hiç yorum yok: