“Ağabeyi tarafından 10 günlük eşiyle birlikte öldürülen Soney Vural dün 14 Aralık’ta son yolculuğuna çiçeklerle uğurlandı.
Soney’in duvaklı tabutu Surp Kevork Ermeni Kilisesi’ne dualar eşliğinde getirildi. Soney’in acılı annesi Hatun Öğmen’in feryatları kilise avlusunda yankılandı. Saat 14:00de başlayan tören için kilise duyuru panosuna asılan ilanda Soney’in evlilik soyadı olan Vural yerine kızlık soyadı olan Öğmen’in kullanılması dikkat çekti. Kilisedeki cenaze töreni yaklaşık yarım saat sürdü.”*
Toprağı bol olsun Hrant DİNK’in öldürülmesi, bir yazar, okumuş olmasından dolayı büyük yankı uyandırdı. Kendisi bütün solcu, dinci etnik ırkçı bilgi kirliliğine rağmen, etnik ırkçı bir insan değildi. Ermeni’lerin etnik ırkçılıktan kurtulup bir millî kimlik kazanabilmesi ümidini taşıyordu. Katilinin etiketine bakarak yapılan bütün sığ analizlere rağmen artık onun katlinde, diaspora denen ırkçı öfke odağının rol oynadığı kanaati gitgide daha fazla yerleşiyor.
Ama bir başka cinayet daha işlendi ve bu cinayet Dink cinayeti kadar popüler olamadı. Çünkü öldürülen, sizin benim gibi Türk adı taşıyan sıradan Ermeni asıllı bir vatandaşımızdı. Çünkü onu öldüren kişinin etnik ırkçı öfkesi, etnik ırkçılığın korkunç tabiatını gözler önüne seriyordu.
Çünkü Ermeni asıllı yurttaşımız evliliği ile milletleşmemizin binasına bir taş koymuştu. Çünkü millî bütünlüğümüze hiçbir ırkî ve dinî farkın engel olamayacağını göstermişti. Çünkü adına “millet” denen büyük ve yüce oluşumun ırkın, kabile bağlarının, aşiret ilkelliğinin çok ötesinde olduğunu sevgisiyle göstermişti.
Katilin bir Ermeni olmasını kimse kınamadı, bu haber hemen hemen hiç duyulmadı. Ermeni’lerden, bu yapılanı kınayan hiçbir açıklama gelmedi ki işin en acısı da buydu. Bu duruma bakınca aile meclisi kararıyla katledilen kızların, kadınların katlini kendi içlerinde saklayan, o dünyaya düşman ilkel adamların hali gözümün önüne geldi. Acaba Ermeni’ler artık, Türk’le evlenen kızlarını kendilerinden saymıyor muydu? Bir Türk’ün işlediği cinayet için dünyayı ayağa kaldıranlar, aynı cinayeti bir Ermeni işlediğinde neden hep birden “Soney” olmuyorlardı?
Bunun sebebi basittir. Hepsi birer devletle ödüllendirilmek istenen millet altı oluşumların etnik ırkçı, ilkel psikolojisi içinde” vicdana” yer yoktur. Onlar için önemli olan kendi ilkelliklerini keyiflerince yaşayacakları, “yabancıdan arındırılmış” bir ülkede yaşamaktır. Bütün etnik ırkçılar, etnik grupların milelleşmenin siyasi ve hukukî güvencesinin yaşandığı ülkelerde yeşerir ama kendilerine hayat hakkı tanıyan bu ortamı fark edemez. Bu gaflettir ama.. Aslında daha kötüsü hiçbir etnik ırkçı bu hürriyet ortamını içine sindiremez. Çünkü bu ortam, etnik ırkçının ırkçı zihniyetini aşan daha büyük bir toplum telâkkisinin eseridir ve etnik ırkçı kırk yıl uğraşsa kendi başına bu kadar karmaşık ve gelişmiş bir yapı tesis edemeyeceğini bilir. Bu yüzden Ermenistan kendi içine kapanık, kindar, saldırgan ve mütecaviz bir ülkedir ve bu yüzden Ermeni’ler mesela Türkiye ve Azerbaycan’daki toplumsal hayata katılmak veya ABD’ye kapağı atmak dışında bir çare düşünememektedir. Bu yüzden dünyadaki sınırlı Ermeni nüfusunun en az yaşadığı yer Ermenistandır.
Bu cinayet, tehcire yol açan Ermeni vahşetinin günümüzdeki küçük bir örneğidir. Bu şunu göstermektedir ki Ermeni toplumunun varoluş felsefesi, milletleşmeye katılmak değil de kabilecilik ve yabancı korkusu ile sürdürülmeye çalışıldıkça Ermeni’ler kendi yarattıkları nefret ve düşmanlık kısır döngüsünden kurtulamayacaklardır.
Etnik ırkçılıklar okyanusların içindeki kayalıklardır… Kendilerinin, okyanusların bir parçası olduğunu inkâr ettikleri müddetçe kaskatı ve yalnız kalırlar ama ne rüzgârın ne de denizin onları aşındırmasını engelleyebilirler.
*
http://news.am/tur/news/41752.html
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder