5 Haziran 2010 Cumartesi

Etnik Irkçılığın İfade Hürriyeti Hakkını İstismarı



Ülkemizde etnik ırkçılığın her tonunun sürekli kullandığı, istismar ettiği temel hak, ifade hürriyeti hakkıdır.

Etnik ırkçı söylemlerin tamamı, ırken büyük ölçüde homojen ve ne dediği toplumun geri kalanı tarafından anlaşılamadığı için ayrı olduğu belli olan bir grup insanın, bu durumunun devam ettirilmesi gerektiğin, söylemektedir.
“Kürt kimliğini tanımak” , “inkâr ve imha politikalarına son verilmesi” gibi ifadelerin anlamı doğrudan doğruya budur.

Yani kendini Kürt bilen vatandaşlarımızın ırken farklılıklaırnın tanınması ve lisanî farklılığının da resmen tanınarak korunması.
Etnik ırkçılığın kendisine Türk varlığından ayrı bir köken bulmak gayretlerinin temelinde ırken ayrışma olduğu bellidir ki zaten bunu kendileri de ifade ediyor.
Meselenin doğru görünen tarafı, ifade hürriyetinin herkes için ve her zaman geçerli bir temel menfaat olmasıdır.

Acaba yürütülen etnik ırkçı politikalar ve terör, bu doğru öncülden çıkarsanabilir mi? Veya başka bir ifadeyle bu doğru temele dayanarak etnik ırkçıların istediği bina inşa edilebilir mi?
Enternasyonalist liberallerimize göre inşa edilebilir… Zaten onlara göre liberalizmin hedeflediği demokratik hukuk devletinin ideal hali de federal bir yapıdır.
O halde etnik ırkçıların arzuladıkları şeyin ifade hürriyeti öncülünden türetilip türetilemeyeceğine bir bakmak gerekir.
İfade hürriyeti hakkı, her ferdin kendini, şiddeti açıkça davet etmemek, şiddeti övmemek kaydıyla istediği dilde ve şekilde ifade edebilmesi demektir.
Bu ifadede iki temel unsur vardır.

Birincisi bu hak fert üzerinden tanımlanmıştır. Bunun sebebi fertlerin bu hakkı kullanarak kendilerini istedikleri gruba mensup gösterebilmelerini sağlamaktır. İnsanlar birbirlerine tamamen yabancı atomize fertler olmadıklarına göre, aynı şeyleri düşünen diğer fertlerle gruplaşabilmelerine de imkân verilmelidir.

Bunun yanı sıra ferdin, mesuliyet/cezaî ehliyet hakkında muhatap alınacak tek anlamlı varlık olmasından dolayı, haklar ancak fert için anlamlıdır. Bir toplumun tamamına yönelik herhangi bir ayrımcılığa o toplum adına karşı çıkmak ifade hürriyetinin ferdî niteliğini reddetmeyi gerektirmez. Çünkü haklar ihlallerin niteliğine göre değil, insanın varoluşsal temeline göre tanımlanır.

Burada dikkat edilmesi gereken temel nokta gruplaşma seçiminin ferde bırakılıp bırakılmamasıdır. Liberal haklar kuramına göre ki bu aynı zamanda aslında üzerinde sürekli konuştuğumuz ve kendisinden medet umduğumuz hukukun dayanağıdır, burada seçim ferde bırakılmıştır. Bir insanın hangi gruba mensup olacağına o kişi dışında kimse bırakılamaz. Bu da ferdin, toplumun, topluluğun, sınıfın vs oyuncağı olmadığı anlamına gelir.
Şüphesiz bir millî kimlik taşıyan kişinin bir anda başka bir kimliğe geçmesi mümkün değildir. Kimlik özü değişmese dahi bir başka gruba mensubiyet kararını verip vermemek kişinin, ferdin kendi yetkisindedir.

Bu hakkın diğer meşruiyet kaydı da şiddetle ilişkilendirilmemesidir. Bir ferdin, diğer bir ferdin veya toplumun tamamının barış haline yönelik muhalefeti ifade hürriyeti hakkının meşruiyetini kaybetmesine yol açar. Bir başka insana “Seni öldüreceğim!” demek, veya topluma karşı “ Bu bir savaştır, bombalar savaşın bir parçasıdır!” gibi bir cümle sarf etmek ifade hürriyetinin kötüye kullanılmasıdır. Bu durumda buna benzer cümleler kullanan ferdin ifade hürriyeti hakkı kısıtlanır.

Bu kısım hakkın savunulma usulüyle de ilgilidir. Bir hak ancak ihlaline denk bir şekilde savunulabilir. Eğer hayat hakkınıza müdahale ediliyorsa siz de onu korumak için karşınızdakinin hayat hakkına müdahale edersiniz. Ama biri sırf bağırıp çağırarak sizin konuşmanızı engelliyorsa onun hayat hakkına müdahale edemezsiniz. Bu açıdan etnik ırkçıların terör ve şiddet çağırıcılığı ile ifade hürriyeti hakkını talep etmeleri açıkça gayrimeşru ve ahlâkdışıdır.
Ülkemizde etnik ırkçılık, kendi emellerini şiddet yoluyla hayata geçirmek arzusunu bilhassa son zamanlarda çok daha sık dile getirmiştir. Taleplerinin dayandığı ifade hürriyeti hakkının meşruiyet kaydını defalarca ihlal etmiştir.

Kendilerine ancak ve yanız kolektivizmden temel bulabilen etnik ırkçıların temel dayanağı olan ifade hürriyeti hakkı talepleri bu açıdan gayrimeşrudur.
Çünkü etnik ırkçılar ifade hürriyeti hakkını talep ederlerken birbirleriyle adeta betonlaşmış bir ilişki içinde bulunan, iradeden yoksun ferlerin yeknesak bir kütlesinden bahsetmektedirler. Fillî olarak etnik terör baskısıyla da kendi içlerinden farklı bir ferdî sesin çıkmasını engellemekte ve haklılıklarını ırkî ve lisanî homojentiteye dayandırmak istemektedirler. Bu açıdan açıkça ırkçı ve faşisttirler.

Cemaaate dayalı bir yapı dışında bir şey yaşamadıklarından ve akıl edemediklerinden, etnik ırkçılar “halk” dedikleri ne idüğü belirsiz, yeknesak ve irade sahibi bir tür büyük birey telâkkisi ile ferde dayalı ifade hürriyeti hakkını bir araya getirmeye çalışmaktadırlar. Bu şekilde asıl kendi içlerindeki ferdî ifade hürriyetini yok ettiklerini, kendi fertlerini kendi kolektivizmlerinin esiri haine getirdiklerini görememektedirler.
Aslında yaptıkları , kendi içinde doğrudur. Çünkü farklılıktan dolayı hak talep etmek için uğraşan bir grup ancak farklılığın homojenliği ile meşruiyet bulunabilir. Bundan başka hiçbir dayanağı yoktur çünkü.

Yalnız bu grubun anlamadığı şey, içinde yaşadıkları toplumun, kendi cemaat yapılarının ilkelliğini çoktan aşmış son derece heterojen ve soyut kurallarla yaşayan bir toplum olduğudur. Etnik ırkçıların savundukları ifade hürriyeti hakkı talebi, şeklen ve özce toplumumuzu bir arada tutan hukuk anlayışının çok gerisinde kalmıştır.
Bu açıdan etnik ırkçılık bir hak arama mücadelesi değildir. Onun temelde hukukla da hiçbir ilgisi yoktur.

Temel hakların doğru ve meşru müdafaaını ne kadar sık yapsak gene de azdır. Çünkü bu hakların istismarı her gün ve ahlâksızca tekrarlanmaktadır. Eğer etnik ırkçılığın sözümona “hak” taleplerinin vahşetini ve ahlâksızlığını göremezsek, ülkemizin ve hatta dünyamızın, eline silâh alan her köyün, akraba ilişkilerinden ibaret belediyesinin, muhtarlığının birer devlet diye ortaya çıkıp oralığı kan gölüne çevirmesine de ses çıkaramaz hale geliriz.

Hiç yorum yok: