26 Haziran 2021 Cumartesi

Biz Kimin Milliyetçisiyiz?

 






















Biz kimin  milliyetçisiyiz?

 

Türk İslâm sentezcilerine sorarsanız, biz, Müslüman, yarım buçuk bir tür Arap cemaatiyiz. Elbette 12 Eylül kalıplarında aynı safta durduğumuz pek çok değerli insan bu tanımlamayı fazlasıyla insafsız ve abartılı bulunacak.

 

Ne yazık ki Türk İslâmcı dostlara gayrımüslim Türkleri sorsanız, Türklü sevgisinin kaynağını vs. sorsanız cevaplarına derhal dini bir atıfla başlarlar.

 

Türkçülükle ilgili Türk Dünyası’ndan pek çok kaynak bulunabilecekken,  bize Serdengeçti , Arvasi gibi şeriatçı insanların Türk’ü Arapça’dan tercüme  etmeye ya da  Türk’e dinden bir meşruiyet bulmağa çalışan yabancılaşmış insanları dayatan siyasal milliyetçilikle bir yere varmamız mümkün değildi. Nitekim en nihayetinde Türkiye’yi komünist işgalden kurtarmış milliyetçi insanlar gele gele Nakşibendiliğin Türk dışı şeriatçılığının yardımcısı haline geldi.

 

Bugün Türk milliyetçilerinin kahir ekseriyeti, din diye benimsedikleri şeyin Selefi bir Arap  kültür işgali olduğunu göremiyor.  Bu büyük siyasal Arap ihracatının toplum içindeki pazarlamacılığını da tarikatler yapıyor.

 

Bu, siyasal milliyetçilerin,  Türkçülüğün kurucusu gerçek Türk aydınlarının akılcı fikirleri yerine şeriatçıların millet olgusuna  ve milliyet duygusuna tasallutlarından yararlanabileceklerini sanmalarından kaynaklanmıştır.

 

İşin kötüsü şu oldu: Aklı ve vicdanı olgun ve diri Türk evlâdı, kitleleşmenin, sürüleşmenin korkutucu gücüne teslim olmaksızın buna karşı koyabilirdi. Peki ne oldu da bu insanlar oraya çıkamadı?

 

Türk toplumuna şeriatçı tasallut öyle büyüdü ve yayıldı ki şeriatçı iki yüzlülük, şeriatçı şekilcilik, şeriatçı enternasyonalizm ve şeriatçı Kürtçülük toplumun bütün aklını ve vicdanını esir aldı ve çökertti.

 

Şu anda Türkiye Türk toplumu, Atatürk’e ilham veren Türkçülerin ve Atatürk’ün sevdiği, bağlandığı, hizmet ettiği, ahlâk kaynağı, cesur, fedakâr, âdil milletten fersah fersah uzakta.

 

Şu anda Türkiye Türk toplumu, kendisini seven, idealize eden, yücelten, korumak için canından vazgeçen evlatlarını faşist, ırkçı, kafatasçı, dinsiz, Kürt düşmanı diye aşağılayan yabancılaşmış bir kitledir.

 

Türkçüler, kendi iradesiyle yok olmaya teşne, kendi adından, tarihinden, kendi atasından nefret eden siyasete kendini köle etmekten gurur duyan  bu yabancılaşmış ve yozlaşmış kitleye rağmen   bu kitlenin kutsallığına ve değerine inanan insanlar olarak mücadele ediyorlar.

 

Hayır…  Şu anda komşumuz olan, otobüste yan yana oturan insanların çoğu, Atatürk’ün  “Bir Türk dünyaya bedeldir.”  Diye övündüğü millet değil. Ama  Türkçüler hâlâ Atatürk’e söven,  Atatürk’ün anıtının kaldırılmasına sevinen, Atatürk heykelini orakla kesmeye kalkan, kendisine Türk dışında bir nesep belirleyebilmek için fırsat kollayan, bir bebek katilinin arkasında görünmekten hiç utanmayan milyonların varlığını  her şeye rağmen savunuyor. Peki  kitle  Türk mü? Hayır… Maalesef hayır.

 

Türkiye’de milliyetçi denen kitlenin bile artık “Türkçü” bir niteliği kalmadı Türkiye’de milliyetçiler için  Türklük ancak Müslümanların izin verdiği kadar yaşanabilecek bir mecburiyettir.

 

“Tanrı Türk’ü korusun!” diyemeyen, Tanrı dediğinde dinden çıkacağını sanan milliyetçilerin, içinde eriyip gittiği yabancılaşmış bir kitlenin Atatürk’ün yolunu izlemesi, Balkanlar’dan Sarı Denize kadar bir kardeşlik birliği kurabilmesi mümkün değildir.

 

Türkçüler bu ülkede, Türklüğe yabancılaşmış milyonlarca insanın baskısına ve işgaline rağmen akıllarındaki ve kalplerinde yaşattıkları Türkle bu yabancıları yaşatmaya devam ediyorlar.

Hiç yorum yok: