Siyaset Felsefesi Zırvaları
de Ali Bey Hüseyinzade’nin hakkında çalışıyorum.
Tabii arama motorunun anlayabildiği en yakın şey “siyaset felsefesi”
oldu.
Bir kitapçı sayfasında siyaset
felsefesi kitaplarının arasına düştüm.
Düşmez olaydım. Bir de baktım ki
siyaset felsefesi denen şey Marksizm dininin tefsir kitaplarından ibaret! Uzun,
tumturaklı, açıkça anlamsız ve saçma cümlelerin üst üste yığıldığı bir alay
tanıtımla Marx yeniden ısıtılıp
pazarlanıyor.
Vay efendim aslında Marx bir insanın hem müzisyen
hem ress9am olabilmesinden bahsetmemişmiş de kendi yeteneklerini kendi keyfince
geliştirebilmesi imkânından bahsetmişmiş.
Bir insanın kendi mutluluğunu ve
menfaatini kendi başına arayabilmesinin
mülkiyetle ilişkisini göremeyip de onun
bütün bireysel varlığını “hırsızlık” diye gören ve açıkça bu varlığı “toplum”
denen bir canavara yem edeceğini söyleyen alçak ve katil bir ideolojiden bu
kadar şeyin nasıl tefsir edilebildiğine
şaşıyorum.
Marx’ın iktisat felsefesindeki
sözlerinin temelsiz ve zırva olduğu, henüz 19. YYda ispatlandığı için onun “muhteşem
ekonomi dehasından” falan bahsedilemeyeceğini cümle âlem biliyor. Hal böyle
olunca onun yalnızca “ahlâkî” planda romantik
bir müdafaası yapılabilir.
Sorun da odur ki Marx’ı savunmak için
kullandığınız “ahlâk”, kıyasa ve muhakemeye dayalı normatif bir mantık ahlâkıdır. Bu ahlâkın normları da
toplumun verileridir. Toplumun verileri de toplumların öz kültürlerine göre
farklılık gösterir. Onların öz kültürleri de gelişmişlik ve etkileşim
düzeylerine göre farklılık gösterir. Buradaki gelişmişlik sorunlara cevap
verebilmek, hayatın ayrıntılarına nüfuz edebilmek anlamını taşırken etkileşim
de diğer kültürlerle etkileşebilmek yeteneğini anlatır.
Demek ki Marx’ı, Marx’ın kabul
etmediği bir normatif (idealist) ahlâkla
savunmak açıkça saçmalıktır.
Gelelim yeni Marksizmin tefsir
kitaplarına. Bu kitaplarda hiçbir cümleyi üçüncü kelimeden ötesine kadar
düzgünce, tutarlı takip edemiyorsunuz. Kullanılan kelimelerin anlamlarıyla ilgili
en ufak bir açıklama da içermiyorlar. Kerameti kendinden menkul cümlelerle
okurun mantığına kesinlikle izin vermeyen,
doğrudan düşünce emirleriyle abartılı bir tasvirler yığını sunmaktan
başka bir şey yapmıyorlar. Bu
kitapların tanıtım yazılarını, alıntılarını okuduğumda, aklıma dindarların
okuyup da hiçbir şey anlamadıkları
için kutsadıkları, önemsedikleri dinî
kitaplar geldi. Belki “ her din mutlaka
dünyevşileşecekti” ama öte yandan “ideolojilerin de gün gelip dinleşeceğini” de, felsefeyi işgal eden bu zırvalar açıkça
kanıtlıyor.
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder