Milliyetçiliğimizin
temeli din midir?
İla-yı
kelimetullah ve nizam-ı âlem davası mı? 1969 MHP kuruluş kongresinden beri
siyasi milliyetçiliğin bize dayattığı görüş bu.
Peki
biz Türkler ülkülerini veya hedeflerini dinlerine göre belirleyen bir
millet miyiz?
Ama
sormamız gereken bir soru daha var: Dünyada milli ülkülerini veya hedeflerini
dinlerine göre belirleyen kaç toplum var? Sanırız bu sorunun tek bir cevabı var:
Yahudiler.
Peki
ama meselâ Araplar için milli hedef ya da ülkü nedir? Bunun cevabını din
devleti kurduktan sonra dinlerini
kullanarak, egemenlikleri altına aldıkları her topluluğu Araplaştırmalarında
bulabiliriz.
Elbette
bütün ulusları tek tek inceleyecek değiliz. Fakat ulusların dinleriyle ilgili yaşadıkları
kırılma noktalarından sonra bir gerçek ortaya çıkmıştır ki o da milletler millî
menfaatleri, millî ülküleri söz konusu olduğunda, dinin emirlerini vs asla dikkate almamışlardır. Din,
ulusların egemenliklerinde faydalı bir
manivela/kaldıraç olmanın ötesinde bir işlev ve önem arz etmemiştir.
Türkler
ise bu konuya fazlasıyla “romantik” yaklaşmışlardır. Dine, kaynağında olmayan
bir anlam ve önem atfetmişlerdir. Söz
gelimi kadının eksik akıllı bir yaratık olduğunu düşünen Arap töresini her yere yayarak ve egemen kılarak dünyada adalet sağlanabileceğini sanmak ancak Türklere mahsus bir
duygusallıktır. Erkekleriyle aynı
cesarete sahip mert Türk kadınlarına Arap gözüyle bakmanın Türk töresine ne
kadar ters ve aşağılık bir şey olduğunu
çarpıtılmış duygusal dindarlıkları yüzünden görememişlerdir. Din adına kadına
bakışın, aslında Arap seksomanisi ile iç içe geçmiş cinsel
Arap paranoyasından ibaret olduğunu Türk insanı hâlâ göremiyor.
O
halde böylesi bir bakışı dünyaya egemen kılmak arzusunun, dünyaya kendi
barışını ve adaletini getirmek için töre kurmuş yüce ahlâklı, mert ve cesur bir
ulusun “ülküsü” ile ilgisi olabilir mi?
Her
şeyden önce şunu bilmeliyiz: Din bizim milliyetimizin bir unsuru değildir.
Çünkü din tercihe bağlı olarak elde
edilen bir siyasal kurumlar takımından ibarettir. Tanrı’nın sözlerine eklenen
sayısız insan sözüne Tanrı kutsallığı atfedilerek oluşturulmuş bir iktidar kurumudur. Dolayısıyla da din hiçbir ulusa
herhangi bir “ülkü” veremez, kazandıramaz.
Bütün
bunlardan sonra siyasal milliyetçilik belki kendisine bir takım Arapça hedefler
veya şeriat sözcülüğü vazifesi biçebilir
ama o, gerçekte ancak sığ ve yakın
vadeli bir iktidar hedefi dışında “milli
ülkü” gibi büyük ve felsefi bir kavram tasavvur edemeyecek kadar sığ ve
geçicidir.
Bu
yüzden milliyetçiler, dünyayı Araplaştırmaktan başka bir işe yaramayacak tuhaf şeriat hedeflerini “ülkü” diye benimsemekten
vazgeçip dünyayı Türk’e göre etkilemek
ve değiştirmek için uğraşmalıdır. Bunun içinde yapmaları gereken ilk şey,
kendilerine Arapların gözüyle bakmaktan vazgeçmektir.
Türk
milliyetçileri Türkçüler olarak akıllarını ve vicdanlarını artık siyasetin sığ
ve menfaatçi tasallutundan
kurtarmalıdır. Milliyetçiliğimizin
temeli o zaman bütün aydınlığıyla ortaya çıkacaktır.
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder