Bu sabah eşimin bana sosyal medyadan yolladığı bir metin aslında yazmamda bana yardımcı oldu. Çünkü düşüncelerimi bir türlü toparlayamıyordum.
Yolladığı metin Ömer Seyfettin’in
Piç hikâyesinden bir bölümdü.
Uzatmayacağım… Hikâyede, “yabancılaşmış” bir Türk çocuğunun nesebinden bahsedilir.
Ömer Seyfettin Türklerin kanıyla
kurulmuş koskoca bir imparatorluğun paramparça olduğu bir devirde yaşamış.
Atatürk’ün sayesinde benim neslimin ve umarım hiçbir neslin de görmeyeceği bir kaybı
en acı haliyle yaşamış. Dolayısıyla onun Piç adlı hikâyesini okurken meseleye
bugünün tatlı su hümanizmiyle bakmamalıyız.
Gelelim bu güne…
Bugün vatanımızın, güzel
sanatlardan doğal kaynaklarına kadar çalınan pah biçilmez varlıklarından
bahsediyoruz. Herkese açık bir yağma ve düşmanlık sürdürülüyor.
Hayır… Yazının konusu yalnızca yolsuzluklar değil.
Aslında yazıyı toparlamakta da
zorlanıyorum. Neyse…
Fakat nasıl bir algı yetersizliği
yaşadığımızı artık cidden anlayamıyorum.
Salyangoz, on dört saniyeden daha az
görüş alanında kalan şeyleri algılayamazmış. Biz de mi salyangoz olduk
acaba? Sosyal medyanın hızına mı
yetişemiyoruz?
Yoksa beynimiz bir şekilde uyuşturuldu
da sinir sistemimiz mi felç oldu? Ama sorun sinir sistemimizde değil. Çünkü hayvani
reflekslerimiz ve arzularımız alabildiğine yetkin çalışıyor. Yani dört nikâhlı kadın dışında kaç tane kadın elde
edebileceğimizle ilgili vaazları bütün dikkatimizle dinleyebiliyoruz. Kısa
paçalı dar pantolonlarımız Osmanlı
yeleklerimiz ve Müslüman sakallarımızla “devlet-i âliyenin” bütün ihalelerini bir şahin gibi
kovalayabiliyoruz.
Demek ki üremekle ve yemek
içmekle ilgili bir sıkıntımız yok.
Gel gör ki iş “ Türk varlığı”
olduğunda, dünyanın en umursamaz ve hatta düşman yığını oluyoruz.
Galiba ancak maddi varlıkları “algılayabilen”
ama maddi değerleri yaratan fikirleri ve ülküleri “anlayamayan”, kısaca
yalnızca algılamakla yaşayan insandışı bir canlı türüne döndük. Lütfen kızmayın
ama… İnsandışı bir tür artık insan gibi davranamaz. Ondan insanın uyması
gereken ahlâki sınırlara uymasını da bekleyemeyiz.
Cennette şarap nehirleri arasında
sayısız hurilerle yaşanacak sefahat
alemlerinin hayaliyle bu dünyada Türk’e karşı Arapça , Kürtçe bir saldırganlığı
“cihat” diye öğrenen koskoca bir iki ayaklı canlı yığınının, insanların
yarattığı bir düzeni devam ettirebilmesi imkânsızdır.
Evet… “Piçlik” çok şahsi bir
tartışma olabilir ama Türk düşmanı olmak için “insanlıktan çıkmış olmak gerektiğini” düşünmek acaba çok mu yanlış olur?
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder