24 Haziran 2021 Perşembe

Neden Türk Düşmanı Olunur?

 


Bu sabah eşimin bana sosyal medyadan yolladığı bir metin aslında yazmamda bana yardımcı oldu. Çünkü düşüncelerimi bir türlü toparlayamıyordum.


 

Yolladığı metin Ömer Seyfettin’in Piç hikâyesinden bir bölümdü.

 

Uzatmayacağım… Hikâyede, “yabancılaşmış”      bir Türk çocuğunun nesebinden bahsedilir.  Ömer Seyfettin Türklerin kanıyla kurulmuş koskoca bir imparatorluğun paramparça olduğu bir devirde yaşamış. Atatürk’ün sayesinde benim neslimin ve umarım hiçbir neslin de görmeyeceği bir kaybı en acı haliyle yaşamış. Dolayısıyla onun Piç adlı hikâyesini okurken meseleye bugünün tatlı su hümanizmiyle bakmamalıyız.

 

Gelelim bu güne…

 

Bugün vatanımızın, güzel sanatlardan doğal kaynaklarına kadar çalınan pah biçilmez varlıklarından bahsediyoruz. Herkese açık bir yağma ve düşmanlık sürdürülüyor.

 Hayır… Yazının  konusu yalnızca yolsuzluklar değil.

 

Aslında yazıyı toparlamakta da zorlanıyorum. Neyse…

 

Fakat nasıl bir algı yetersizliği yaşadığımızı artık  cidden anlayamıyorum. Salyangoz, on dört saniyeden daha az  görüş alanında kalan şeyleri algılayamazmış. Biz de mi salyangoz olduk acaba?  Sosyal medyanın hızına mı yetişemiyoruz?

 

Yoksa beynimiz bir şekilde uyuşturuldu da sinir sistemimiz mi felç oldu? Ama sorun sinir sistemimizde değil. Çünkü hayvani reflekslerimiz ve arzularımız alabildiğine yetkin çalışıyor. Yani  dört nikâhlı kadın dışında kaç tane kadın elde edebileceğimizle ilgili vaazları bütün dikkatimizle dinleyebiliyoruz. Kısa paçalı dar pantolonlarımız  Osmanlı yeleklerimiz ve Müslüman sakallarımızla “devlet-i âliyenin”  bütün ihalelerini bir şahin gibi kovalayabiliyoruz.

 

Demek ki üremekle ve yemek içmekle ilgili bir sıkıntımız yok.

 

Gel gör ki iş “ Türk varlığı” olduğunda, dünyanın en umursamaz ve hatta düşman yığını oluyoruz.

 

Galiba ancak maddi varlıkları “algılayabilen” ama maddi değerleri yaratan fikirleri ve ülküleri “anlayamayan”, kısaca yalnızca algılamakla yaşayan insandışı bir canlı türüne döndük. Lütfen kızmayın ama… İnsandışı bir tür artık insan gibi davranamaz. Ondan insanın uyması gereken ahlâki sınırlara uymasını da bekleyemeyiz.

 

Cennette şarap nehirleri arasında sayısız hurilerle  yaşanacak sefahat alemlerinin hayaliyle bu dünyada Türk’e karşı Arapça , Kürtçe bir saldırganlığı “cihat” diye öğrenen koskoca bir iki ayaklı canlı yığınının, insanların yarattığı bir düzeni devam ettirebilmesi imkânsızdır.

 

Evet… “Piçlik” çok şahsi bir tartışma olabilir ama Türk düşmanı olmak için  “insanlıktan çıkmış olmak gerektiğini”  düşünmek acaba çok mu yanlış olur?

 

 

 

Hiç yorum yok: