10 Eylül 2018 Pazartesi

İstisnacılığın Yarattığı Karmaşa



Bugünlerde, ne zaman herhangi  bir toplumsal kanaate veya hükme varmağa çalışsam iyi niyetli  dostların bir tür kurtarıcı istisnacılığıyla karşılaşıyorum: “ Ama iyisi de var.”

Toptancılık veya sığ genellemecilik, yırtıcı önyargıların en sevdiği yollar olabilir. Buna rağmen acaba toplumsal olaylarla veya toplumsal yapılarla ilgili genellemelere veya hükümlere varmamız gerçekten mümkün değil midir?

Eskiden beri bildiğimiz ama unutmağa çalıştığımız bir sözü veya ilkeyi hatırlamakta fayda var: “İstisnalar kaideyi bozmaz.” Bu ilke matematiğin saf ve kristalize tanımlar dünyasında anlamsızdır. Matematik kendiliğinden doğrulamaların  genellenmesi demektir.

Oysa gerçek hayatta da genellemelere ihtiyacımız vardır çünkü: Gerçek hayatta hayatımızı belli mecralara sürükleyen eğilimlerin karakterini anlayabilmek açısından genelleme yapmak zaruridir.

Toplumsal kötülüklerin yayılması esnasında gösterilen istisnacılık, kendiliğinden kötülüğün yaygınlığını, istisnai iyiliklere dayanarak meşrulaştırmak veya kabul etmek sonucunu doğurur.

Bu istisnacılığın en önemli yanlış dayanağı, sosyal bilimlerde  genellemecilik yapılamayacağı, nedenselciliğin geçerli olmayacağı kanaatidir.

Gerçekten böyle midir?

Söz gelimi Türkiye’nin en yakıcı sorunu olan Kürt etnik bölücülüğü ve teröründe Kürt toplumsal yapısının, bu ihanet içindeki yerini veya rolünü araştırmak basit bir genellemecilik veya kaba bir önyargı mı olur?

Ya da İran’daki yaygın toplumsal tepkilere rağmen Türkiye’de  kadınların başörtüsünü, şeriat arzusunu, Atatürk’ten, Türk tarihinden nefretin ve bunlardan alınacak bir intikamın bayrağı gibi gördüğünü düşünmek kötü niyetli bir genellemecilik mi olur?

Ya da İkinci Dünya Savaşı’nı yaratan NAZİ rejiminin egemen olmasında Alman toplumsal ön yargılarının, karakterinin ve eğilimlerinin rolünü düşünmek fazla mı basit genellemecilik mi olurdu?
Ya da toplumlar her zaman “doğru” tercihler yapar da yapılması gereken bu tercihlere kayıtsız şartsız uymak mıdır?

İstisnacılığın  bilimsel açmazı,  toplumsal eylemlerin sonuçlarının sebepleriyle ilişkilerini görmemeğe çalışmasıdır. Söz gelimi Nazi Almanyası’nda hükümetin  günden güne artan totaliter eğilimine karşı gösterilen toplumsal rıza ve hatta belki de arzu görmezden gelindiğinde, NAZİ’lerin uzaydan gelmiş tuhaf bir canlı türü olduklarını düşünmemiz gerekir. Oysa NAZİ’ler  Alman toplumsal yapısındaki nefret ve kompleks birikiminin bir sonucu olarak ortaya çıkmışlardır. Dolayısıyla her ne kadar birkaç yüz NAZİ yargılanmış olsa da onlara  gösterilen yaygın toplumsal rıza ve onay bütün savaşın ve katliamların asıl sorumlusudur.

Keza ülkemizde tehditle veya rızayla  ortaya konan Kürt ayrılıkçı siyasetinin ve terörünün toplumsal bir tabanı olmadığını düşünmek de aynı hataya düşmektir. Elbette  “İçlerinde iyilerinin de olduğu” bir Kürt toplumsal yapısından bahsetmek mümkündür. Sorun şudur ki bir kanaat ve onay beyanı olarak bebek katilinin tasarladığı bölücü siyasete oy vermek  doğrudan doğruya toplumsal bir genellemeye varılmasını sağlayabilecek ölçüde geçerli bir örneklem ortaya koymaktır.

Veya şeriat rejimlerindeki yaygın  zorbalığın ve ilkelliğin kanıtları her an sanal ağ ile evlerimize kadar gelebilirken ülkede “lâiklerden”,  Türk’lerden nefret eden büyük ve neredeyse istisnası bile  tespit edilemeyecek bir büyük kitle   katı ve tepkisel bir homojenlik arz etmektedir.

İstisnacılığın mantıki açmazı, istisnalar üzerinden bir arap/ negatif  genelleme yapmaktır. Bu negatif ya da satır arası genelleme “ Çoğunluğu kötü olsa da…” ön kabulüne dayanır. Buna göre örneğin  “İçlerinde iyileri de var” istisnacılığı iyilerin, aslında bahsedilen kitle içinde pek az olduğu, geri kalanının ezici çoğunluk olarak kötü olduğu anlamına gelir.

Toplum şüphesiz matematik bir kesinlik, fiziksel bir kristalite taşımaz ve fakat istatistik bu heterojen yapıda “genel karakteri neyin belirlediğine” dair   güvenilir sayma teknikleri sunar. Matematikte “genelden” bahsedilmez çünkü “en az bir” ya da “ her eleman” niceleyicileri ile mutlak istisnasız bir evren kurulur. Fakat sosyal bilimlerde, “örneklemi nitelememizi sağlayan en kapsamlı niteliği”, “genel”  kabul ederiz.

O halde heterojenite içeren  toplumsal birimlerde dahi  eylemlerdeki “genel eğilimlerin” tespit edilebilmesi mümkündür ki bu konuda toplumsal düzeni doğrudan etkileyen siyasal seçimler en belirleyici ve belirgin örneklerdir.

Bu açıdan istisnacılık, bir “iyi niyet”, “hüsn-ü zan” veya hoşgörü eylemi değildir. İstisnacılık, bütün niyet iyiliklerine rağmen yalnız ve ancak kötülüğün, ihanetin ve düşmanlığın  sonuna kadar istismar ettiği akıl dışı bir iyilik tasavvurudur.

İstisnacılığa karşı  akılcı cevap “istisnai iyilerin” ki sayıları pek az olmasından ötürü tespit edilmeleri kolaydır, tespit edilip korunarak ayrılmaları ve genel kötülüğün, kötülüğü nispetince kısıtlanması ve dışlanmasıdır. Kötülüğü dışlamağa cesareti olmayan toplumlar kötülüğün toptancılığından nasiplerini alacaklardır. Unutulmamalıdır ki kötülüğün iktidarı içinde, hiçbir istisnai hoş görü, hüsn-ü zan veya iyi niyet bulunmayacaktır.

2 yorum:

selcen dedi ki...

" Kötülüğü dışlamağa cesareti olmayan toplumlar kötülüğün toptancılığından nasiplerini alacaklardır. Unutulmamalıdır ki kötülüğün iktidarı içinde, hiçbir istisnai hoş görü, hüsn-ü zan veya iyi niyet bulunmayacaktır." özet budur.

Afşar Çelik dedi ki...

Selcen Hanım, yine dikkatle ve özenli okuyarak yorum bıraktığınız için teşekkürlerimi ve saygılarımı sunuyorum. Her zaman bekliyorum.