Bugünlerde,
ne zaman herhangi bir toplumsal kanaate
veya hükme varmağa çalışsam iyi niyetli
dostların bir tür kurtarıcı istisnacılığıyla karşılaşıyorum: “ Ama iyisi
de var.”
Toptancılık
veya sığ genellemecilik, yırtıcı önyargıların en sevdiği yollar olabilir. Buna
rağmen acaba toplumsal olaylarla veya toplumsal yapılarla ilgili genellemelere
veya hükümlere varmamız gerçekten mümkün değil midir?
Eskiden
beri bildiğimiz ama unutmağa çalıştığımız bir sözü veya ilkeyi hatırlamakta
fayda var: “İstisnalar kaideyi bozmaz.” Bu ilke matematiğin saf ve kristalize
tanımlar dünyasında anlamsızdır. Matematik kendiliğinden doğrulamaların genellenmesi demektir.
Oysa
gerçek hayatta da genellemelere ihtiyacımız vardır çünkü: Gerçek hayatta
hayatımızı belli mecralara sürükleyen eğilimlerin karakterini anlayabilmek
açısından genelleme yapmak zaruridir.
Toplumsal
kötülüklerin yayılması esnasında gösterilen istisnacılık, kendiliğinden kötülüğün
yaygınlığını, istisnai iyiliklere dayanarak meşrulaştırmak veya kabul etmek
sonucunu doğurur.
Bu
istisnacılığın en önemli yanlış dayanağı, sosyal bilimlerde genellemecilik yapılamayacağı,
nedenselciliğin geçerli olmayacağı kanaatidir.
Gerçekten
böyle midir?
Söz
gelimi Türkiye’nin en yakıcı sorunu olan Kürt etnik bölücülüğü ve teröründe
Kürt toplumsal yapısının, bu ihanet içindeki yerini veya rolünü araştırmak
basit bir genellemecilik veya kaba bir önyargı mı olur?
Ya
da İran’daki yaygın toplumsal tepkilere rağmen Türkiye’de kadınların başörtüsünü, şeriat arzusunu,
Atatürk’ten, Türk tarihinden nefretin ve bunlardan alınacak bir intikamın
bayrağı gibi gördüğünü düşünmek kötü niyetli bir genellemecilik mi olur?
Ya
da İkinci Dünya Savaşı’nı yaratan NAZİ rejiminin egemen olmasında Alman
toplumsal ön yargılarının, karakterinin ve eğilimlerinin rolünü düşünmek fazla
mı basit genellemecilik mi olurdu?
Ya
da toplumlar her zaman “doğru” tercihler yapar da yapılması gereken bu
tercihlere kayıtsız şartsız uymak mıdır?
İstisnacılığın bilimsel açmazı, toplumsal eylemlerin sonuçlarının sebepleriyle
ilişkilerini görmemeğe çalışmasıdır. Söz gelimi Nazi Almanyası’nda hükümetin günden güne artan totaliter eğilimine karşı
gösterilen toplumsal rıza ve hatta belki de arzu görmezden gelindiğinde, NAZİ’lerin
uzaydan gelmiş tuhaf bir canlı türü olduklarını düşünmemiz gerekir. Oysa NAZİ’ler Alman toplumsal yapısındaki nefret ve
kompleks birikiminin bir sonucu olarak ortaya çıkmışlardır. Dolayısıyla her ne
kadar birkaç yüz NAZİ yargılanmış olsa da onlara gösterilen yaygın toplumsal rıza ve onay
bütün savaşın ve katliamların asıl sorumlusudur.
Keza
ülkemizde tehditle veya rızayla ortaya
konan Kürt ayrılıkçı siyasetinin ve terörünün toplumsal bir tabanı olmadığını
düşünmek de aynı hataya düşmektir. Elbette “İçlerinde iyilerinin de olduğu” bir Kürt
toplumsal yapısından bahsetmek mümkündür. Sorun şudur ki bir kanaat ve onay
beyanı olarak bebek katilinin tasarladığı bölücü siyasete oy vermek doğrudan doğruya toplumsal bir genellemeye
varılmasını sağlayabilecek ölçüde geçerli bir örneklem ortaya koymaktır.
Veya
şeriat rejimlerindeki yaygın zorbalığın
ve ilkelliğin kanıtları her an sanal ağ ile evlerimize kadar gelebilirken
ülkede “lâiklerden”, Türk’lerden nefret
eden büyük ve neredeyse istisnası bile
tespit edilemeyecek bir büyük kitle
katı ve tepkisel bir homojenlik arz etmektedir.
İstisnacılığın
mantıki açmazı, istisnalar üzerinden bir arap/ negatif genelleme yapmaktır. Bu negatif ya da satır
arası genelleme “ Çoğunluğu kötü olsa da…” ön kabulüne dayanır. Buna göre
örneğin “İçlerinde iyileri de var”
istisnacılığı iyilerin, aslında bahsedilen kitle içinde pek az olduğu, geri
kalanının ezici çoğunluk olarak kötü olduğu anlamına gelir.
Toplum
şüphesiz matematik bir kesinlik, fiziksel bir kristalite taşımaz ve fakat
istatistik bu heterojen yapıda “genel karakteri neyin belirlediğine” dair güvenilir sayma teknikleri sunar.
Matematikte “genelden” bahsedilmez çünkü “en az bir” ya da “ her eleman”
niceleyicileri ile mutlak istisnasız bir evren kurulur. Fakat sosyal
bilimlerde, “örneklemi nitelememizi sağlayan en kapsamlı niteliği”, “genel” kabul ederiz.
O
halde heterojenite içeren toplumsal birimlerde
dahi eylemlerdeki “genel eğilimlerin”
tespit edilebilmesi mümkündür ki bu konuda toplumsal düzeni doğrudan etkileyen
siyasal seçimler en belirleyici ve belirgin örneklerdir.
Bu
açıdan istisnacılık, bir “iyi niyet”, “hüsn-ü zan” veya hoşgörü eylemi
değildir. İstisnacılık, bütün niyet iyiliklerine rağmen yalnız ve ancak
kötülüğün, ihanetin ve düşmanlığın
sonuna kadar istismar ettiği akıl dışı bir iyilik tasavvurudur.
İstisnacılığa
karşı akılcı cevap “istisnai iyilerin”
ki sayıları pek az olmasından ötürü tespit edilmeleri kolaydır, tespit edilip
korunarak ayrılmaları ve genel kötülüğün, kötülüğü nispetince kısıtlanması ve
dışlanmasıdır. Kötülüğü dışlamağa cesareti olmayan toplumlar kötülüğün
toptancılığından nasiplerini alacaklardır. Unutulmamalıdır ki kötülüğün iktidarı
içinde, hiçbir istisnai hoş görü, hüsn-ü zan veya iyi niyet bulunmayacaktır.
2 yorum:
" Kötülüğü dışlamağa cesareti olmayan toplumlar kötülüğün toptancılığından nasiplerini alacaklardır. Unutulmamalıdır ki kötülüğün iktidarı içinde, hiçbir istisnai hoş görü, hüsn-ü zan veya iyi niyet bulunmayacaktır." özet budur.
Selcen Hanım, yine dikkatle ve özenli okuyarak yorum bıraktığınız için teşekkürlerimi ve saygılarımı sunuyorum. Her zaman bekliyorum.
Yorum Gönder