Bir Kürtçü, “Kürt olmayı ben seçmedim, beni yaratana hesap sorun!” demiş. Kürtçüler bu sözü çok seviyorlar. Fakat neden hayvan olarak da yaratılmadıkları halde Kürtlüğü bir terör yöntemiyle savunacak kadar önemsediklerini açıklayamıyorlar.
İnsan toplumlarını sürülerden ayıran şey mensubiyet bilincidir. Bu bilinç bize üyesi olduğumuz toplumsal birimle kazandırılır.
Sorun bu toplumsal birimin kendi kimliğine biçtiği değer ve biçimdir.
Söz konusu Kürtçü, “Kürt yaratılmaktan” bahsederken aslında kendi toplumunun kimliklenme bilincinin derecesini açıklıyordu. Onun anladığı biçimde “Kürt olmak” herhangi bir Kürt’ün kanından gelmekten ibaretti ki bu zaten insanlığın, ilk zamanlarında geliştirdiği , hayvansal sürü zihniyetinden henüz kurtulmuşken icat ettiği mensubiyet bilinciydi.
Bu bilinçteki bir insana, değer ve norm taşıyıcısı, inşaa edilmiş ve öğrenilerek aktarılan daha gelişmiş bir mensubiyet bilincinin var olduğunu anlatmak çok zordur.
Ona Kürt olmak için en az bir Kürt ebeveyne sahip olmak yeterlidir. Oysa uygar insan, yani artık siyasal ve hukuksal bir özne olan şimdilik en gelişmiş primat, kendilerine tarihiyle öğrenimiyle gelenek ve görenekleriyle bir kimlik yaratmış, tarihsel, hukuksal ve siyasal etkileme gücüne ve sorumluluğuna sahip olan , anlamlandırılmış ve değer sahibi toplumların yani ulusların mensubudur.
Dolayısıyla ulusa mensup olmak kan bağı ve sürü/ kabile onayından apayrı bir kişisel/ bireysel bilinçlenme işidir.
Dolayısıyla yaratıldığı gibi kaldıklarına inananlarla yaratıldıkları şeklin ötesinde değerlerle kimliklendiklerine inananlar için insanlık, hukuk vs aynı şeyleri ifade etmez. Ülkenin içinde bulunduğu sorun bu yüzden Kürtçü amimalizmin Türk uygarlığına, kendi ilkelliğini dayatması sorunudur.
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder