27 Temmuz 2010 Salı

Taş Atan Çocuklar Sorunu Nasıl Çözülmelidir?



Kopan fıtınanın gözü sanırım şurası:
Çocuklar, kanuna aykırı toplantı ve gösteri yürüyüşüne katılmaları ve örgüt propagandası suçunu işlemeleri halinde ''terör suçu'' işlemiş gibi yargılanmayacak.”


Kanuna aykırı toplantı ve gösteri yürüyüşüne katılmak ve örgüt propagandası yapmak bir suç mudur, değil midir?


Cezaî ehliyeti olmayanların suç işlemeleri halinde, işlenen fiilin suç olmak özelliği ortadan kalkar mı?


Elbette ortadan kalkmaz.


Peki ama işlenen suçun mahiyeti nedir? Suçu “suç” haline getiren kasıt unsuru burada nedir? Terör örgütünce kullanılan çocuklar, bunu sıradan bir yaramazlık olarak mı yapmaktadırlar, yoksa alenen bölücü,etnik ırkçı bir terör örgütüne yardım etmek için mi?


Kim yaparsa yapsın, işlenen suç alenen terör örgütünün propagandası, ona yardım ve yataklıktır.


Suçu işleyenlerin reşit olmamaları, sorumluluğun velilerince/ vasilerince paylaşılmasını gerektirir.


Eğer bu sorumluluk ailelere paylaşılmayacak ve çocuklar kendi başlarına yargılanacaklarsa, reşit insanlar gibi yargılanmaları gerekir.


Nitekim daha geçen aylarda bir batı ülkesinde tecavüz suçu işleyen çocukların reşit insanlar gibi yargılanıp ceza almaları gerektiğine mahkeme karar vermişti.


İşlenen suçun farklı olması yargılama usulünü değiştirmemeli.

Çocukların korunması bahanesiyle yapılan bu değişiklikler çocukların terör örgütünce artık çok daha fazla kullanılmasına yol açacaktır. Nitekim terör örgütünün toplumsal tabanında kan davalarında reşit olmayan fertlerin sıkça kullanıldığı bilinen bir gerçektir.


Sanıkların âdil yargılanma hakları hususundaki düzenlemeler şüphesiz çok gereklidir. Yalnız hiçbir düzenleme suça açık kapı bırakmamalıdır.


Ülkenin bütünlüğüne yönelik suçları işlemenin, baklava çalmakla aynı olmadığı uygulamalarda gösterilmelidir.

“Taş atan” çocukların TMK mağduru olarak tanıtılması büyük bir yanılgıdır, daha da kötüsü kasıttır, ahlâksızlıktır..

Mağdur” haksızlığa uğramış kişi demektir. Polise taş, Molotof kokteyli, havai fişek atarak ona zarar vermek, bir suçtur ve bu suçtan dolayı sanık olana “mağdur” denemez!

Yeni düzenlemeyle çocuklar yasanın koruması altında suç işleyebilecek hale gelmiştir. Artık bir çocuk baklava veya ekmek çaldığı için rahatlıkla cezaevine gidebilecekken, polis öldürdüğü için adeta ödüllendirilmiş olabilecektir.


“TMK mağduru” diye adlandırılan çocukların cezaevi şartlarını konforlu bulmaları şaşırtıcı da değildir. Çünkü zaten çoğu, ailelerinin yanında köprü altı çocukları gibi yaşayan, dilendirilen, mendil sattırılan, istismar ve taciz edilen çocuklardır. Buna rağmen “ Pişman değiliz!” diyerek meydan okumaları, cezaların caydırıcı olmadığının, kamu vicdanının dikkate alınmadığının bir delilidir.


“Taş atan çocuklar yasası”, çocukların suça yönelik algılarını bulandırmaktadır. Terör örgütünün propagandasıyla çocuklarda suç işlemenin, kuralsızlığın, kötülüğün geçerli ve mutlak olduğu kanaatinin yerleştirecek fevkalâde hatalı bir düzenlemedir. Bu şekilde bir “etnik saldırganlık” hissi daha kolay yerleştirilecek ve haklılaştırılmış olacaktır.

Bu yasa nefret suçunun meşrulaşması anlamına gelmektedir.
Bu yasa ile terör örgütü “alt yapısını” güvenli şekilde oluşturmakta, yürümeye yeni başlamış çocuklardan birer stajyer terörist yetiştirebilmek imkânını elde etmektedir.


Çocukların suçtan uzak tutulmaları hem onların şahsî sorumlulukların göre bir ceza ve infaz sisteminin tavizsiz uygulanması hem de bu sorumlulukta daha büyük payı taşıyan ailelere, uygun yaptırımların uygulanmasıyla ancak mümkün olabilir.


Güvenlik kuvvetlerine mukavemet eden çocuklar derhal ve mahkemeye çıkarılmaksızın önce ıslah evlerinde rehabilite edilmelidir. En az bir yıl ıslah evlerinde rehabilite edilen çocukların yakınlarıyla görüşmeleri yasaklanmalıdır. Bu süre zarfında çocukların velayeti, ebeveynlerinden alınarak devlete devredilmelidir. Bu süre Islah evinden sonra aynı suçu işleyen çocuklar, yetişkinler gibi yargılanarak gereken cezaya çarptırılmalıdır.

Islahevi aşamasından sonra suçu tekrar işleyen çocuğun ailesinin devletten kaynaklanan sosyal imkânlarına kısıtlama getirilmelidir. Ayrıca bu ailelerin çocuklarına davranışları gözlenmeli, dilendirilen, satıcılık yaptırılan çocukları varsa, bu çocuklar derhal ailelerinden alınarak devletin velayetinde okutulmalı ve ailelerinin istismarından korunmalıdırlar.


Kanun ancak ve yalnız hukukun korunmasına hizmet edebilir. Kanun, birilerinin hukuki maliyetini diğerlerinin sırtına yükleyemez. Kanun ancak hukukî sorumluluğu ayrımsız şekilde uyguluyorsa hukuka hizmet eder.


Bundan dolayıdır ki “taşa atan çocukların” yaptıkları işin sorumluluğunun en başta ayrımsız şekilde bu çocukların ailelerine hatırlatılması, sadece ülkemizin bütünlüğü açısından değil, o çocukların yetiştiği ilkel toplumsal alt yapının ıslahı için de elzemdir.


Hiç yorum yok: