22 Mart 2024 Cuma

Satın Alınan Vatandaşlıkla Demokrasicilik Oynamak..


(Bunları, olası bir kıyamet durumunda fikir tohumları olsunlar diye yazıyorum. Çünkü aklımız çoraklaştırılıyor ve sürekli saldırı altında.

Gerçeği durmadan “başkasından alıntılanan bir şey” olarak görmekten, kavram geliştiremiyoruz. Bu yazılar aynı zamanda gönüllü bir cehalete ve tanımsızlığa kendisini mahkûm eden Türk Milleti’nin kavram dağarcığını oluşturmak ve korumak için yazılıyor.)

 

Vatandaşlığın “evrensel”  bir tanımı yapılabilir mi? Hayır…

 

Çünkü “vatan” kelimesinin bizim için ifade ettiği “değerler” başka toplumlarca paylaşılmayabilir ya da farklı anlamlara gelebilir.

 

Vatan: Egemenliğini ve bağımsızlığını kanıyla kazanmış bir ulusun, üzerinde egemenlik aygıtlarını hiç kimseye hesap vermeden kullanabildiği, sınırları diğer uluslara zorla kabul ettirilmiş toprak parçasıdır.

 

Bu, özünde Türk bağımsızlığına ve egemenliğine dayalı bir tanımlamadır. (Şurası kesindir ki biz bağımsızlığımızı ve egemenliğimizi başkalarına göre anlamak ve tanımlamak zorunda değiliz ki bu da “bilişsel bağımsızlık” olarak adlandırılabilir.)

 

Peki o halde vatandaşlık nedir?

 

Vatandaşlık: Kendi vatanında bağımsız ve egemen yaşayan bir ulusun, toplumsal düzenine ve devletinin kuruluş ilkelerine uymak kaydı ve şartıyla o vatanda temel haklardan ayrımsız yararlanabilmek halidir. Bu kayıt ve şart altında bu haklardan yararlanan insana da “vatandaş” denir.

 

Görüldüğü gibi “vatandaşlıkta” ölçü ırk, kan, soy benzerliği vs değildir, doğrudan doğruya vatana ve onu vatan yapan ulusa, o ulusun “değerlerine” tartışılmaz ve bölünmez bir bağlılık duymak, bu bağlılığın gereklerini yerine getirmektir. Tanımda bu değerlerden bahsedilmemesi tanımdaki vatandaşlık kayıt ve şartının, bu değerleri içeriyor olmasındandır.

 

Dikkat edilirse vatandaşlık bir kayıt ve şartla bağlıdır. Kayıtsız şartsız vatandaşlık diye bir şey yoktur. Bunun sebebi, “vatandaşlığın” da temel haklar gibi ancak “sorumluluk ihlali olmadıkça” dokunulmaz, devredilmez ve vazgeçilmez bir menfaat olmasındandır.

 

Neden böyledir? Çünkü canımızın istediği yere canımızın istediği zaman gitmemizi sağlayan şey, temel haklarımızın evrenselliği değildir. İçinde yaşadığımız vatanın varoluşuna aykırı davranmayacağımıza dair beklentileri kabul ettiğimizin herkesçe “masumiyet karinesi” altında kabul edilmesidir. Vatanın varoluşuna kayıtsız şartsız bağlı olduğumuza dair ortak kabulümüz “vatan” üzerinde menfaatlerimizi istediğimiz gibi arayabilmemizi mümkün kılar ve  güvenceye alır.

 

Dolayısıyla vatanı vatan yapan milletin bağımsızlığına, egemenliğine ve kimliğine saygı ve dahası bağlılık duymaksızın vatandaş olmak mümkün değildir. Dünyanın her yerinde uluslar kendi farklı toplumsal düzenlerini kurmuşlar ve farklı ideolojiler belirlemişlerdir.  Buna karşılık hiçbir ulus ne vatan olgusundan vazgeçer ne de vatandaşlığın gerek-şartlarından.

 

Peki bunun bizim için önemi nedir?

 

Öncelikle Kürtçü etnik ırkçılığın silahlı ve silahsız bütün unsurları,  Türk vatanının milleti ve devletiyle bölünmez bütünlüğünü açıkça ve sürekli reddederek vatandaşlığın gerek şartlarını sürekli ihlal etmekte ve hakkında kanun  olmamasına rağmen “vatana ihanet “suçunu her gün işlemektedir.

 

Medeni bir ülkede vatandaşlık hakkının iptaline sebep olabilecek bir “suç” milli egemenliğin mabedinde milli egemenliğe ortak çıkabilmektedir.

 

Bunun da ötesinde ülkede nasıl elde ettiklerini anlayamadığımız bir vatandaşlık menfaatiyle milyonlarca yabancı, Türk bağımsızlığını ve egemenliğini açıkça reddederek vatandaşlık hakkını sınırsızca sömürebilmektedir.

 

Bu iki kesimin fiilen Türk vatandaşlığıyla hiçbir ilgileri yok.

 

Resmî zorlayıcılık, vatandaşlığın anlam ve önemini fiili uygulamalarla açıkça yıpratmaktadır.

 

Bu durumda “vatandaşlık almış” Suriyelilerin durumu da şu şekilde açıklanmalıdır:

 

Medeni ülkelerde ancak uzun ve denetlenebilir bir uyum sürecinin sonucunda alınabilen vatandaşlığın parayla satın alınabilmesi mümkün değildir. Bu şekilde alınan vatandaşlık herhangi bir yürütme organının izniyle sağlanmış olsa bile hukukun temel ilkelerine kesinlikle aykırıdır. Böyle bir menfaat temini,  Türk ulusunun bağımsızlığı ve egemenliği red ve inkâr edilmeksizin mümkün olamaz.

 

Kaldı ki herhangi bir şekilde elde edilen vatandaşlık ebedi ve dokunulmaz değildir. Vatandaşlık, vatanı var eden her unsurun tartışmasız ve sürekli savunulması sorumluluğunu taşır. Dolayısıyla herhangi bir Türk vatandaşı bu vatanda doğmuş dahi olsa Türk bağımsızlığını, Türk egemenliğini , Türk onurunu gözetmekten imtina ettiğini söylediği anda bu vatanda edindiği bütün menfaatlerden de imtina ettiğini beyan etmiş olur.

Bu da demektir ki   medeni, ulusal ve hukuksal temelleri yıpratılmamış olsa şu anda pek çok insanın,  çoktan vatandaşlıktan çıkarılmış olması gerekmektedir.

 

Şu unutulmamalıdır ki demokrasi “vatandaşlıktan üstün” bir değer değildir. Demokrasi ancak “vatandaşlar” arasında geçerli olan bir yönetim biçimidir.

 

Nasıl hileyle elde edilen malın mülkiyeti elde edilemiyorsa, üstünde yaşanılan toprağın değerlerinin bedeli ödenmeksizin “vatandaşlık” da  elde edilemez.

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

Hiç yorum yok: