Öyle görünüyor ki seçimlerden sonra Türkiye'nin bölünmesi artık daha "rahat" şartlarda tartışılacak. Çünkü PKK destekçisi partilerin belediyelerle örgütü destekleyebilmesinin önü açılacak
Solun gericilikle suçladığı popüler şeriatçılık, Marksist Kürtçülükle ortak düşmanı saydığı Türk egemenliğini bu seçimlerde neredeyse resmen ortadan kaldırabilecek. Belediyelere "kayyum atamamak vaadi", belediyelerin TC aleyhine PKK desteğine zımni destek vermek demek.
Fiilen Türk egemenliğinin yok sayıldığı, Andımız'ın kaldırıldığı, Türklükle ilgili her endişenin, duygunun doğrudan ahlâk dışı ve insanlık suçu sayıldığı bir devirde Solun tek derdinin, düşmanının Zafer Partisi ve Türkçülük olması beni kınayan solcu dostlara hiç tuhaf gelmiyor.
Şu anlaşılmalıdır ki siz ağzınızla kuş tutsanız, Türk vatanının bir kısmını Kürt etnik ırkçılarına elinizle teslim dahi etseniz, emeğinizle, enerjinizle, varlıklarınızla kendinizi Kürt etnik ırkçılığına köle etmedikçe etnik ırkçı terör dinmeyecektir.
Kaldı ki siz kendinizi köle edip de Marksist bir enternasyonalist proleter cennete ulaştığınızı, devrimi gerçekleştirdiğinizi sansanız bile bitmeyen bir sözde tarihi kinle sürekli aşağılanacak ve Türklüğünüz size bir suç gibi hatırlatılacaktır.
Dinle kardeşlik kurulabileceğini sananların ülkeyi getirdikleri hal ortada... Saçma sapan tarih telakkileri ve cahilce iktisat analizleriyle bilim yaptığını sanan bir ahmağın hayallerine uyan sevgili solcuların da ülkenin gidişini anlayabildiklerini sanmıyorum.
Türksüz Türkiye'de PKK eşkıyasına boyun eğmeyi ucuz yollu proleter devrim sayabilecek herkese bir kere daha durup düşünmelerini hararetle öneririm. Çünkü şunu anlıyorum ki sol, proleter diktasını kurmak için iç savaş dahil her durumu "devriminin" bir merhalesi sayıyor.
Ve sol için devrimin yapılmadığı bir ülke, aslında "sınıf savaşının devam ettiği" bir tür "dar-ül harp". Dolayısıyla Türkiye'nin bölünmesi durumunda şahsen ben hiç bir solcuya sırtımı dayayamayacağımı düşünüyorum.
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder