Bazen azıcık sabretmek lazım
galiba…
Bu sabah pek erkenden berberime
gittim. Benden başka kimse yoktu. Berberimle sohbet ederken bir müşteri geldi. “Amcanın
sırasını alsam olur mu?” gibi bir soru sordu. Benden en fazla on yaş küçük
adamın bana amca demesi beni güldürdü.
Adamın yolu uzunmuş, sıramı
verdim, açtım kitabımı okumaya başladım. Neden sonra nereden çıktığını anlamadığım
biri geldi, bir koltuğa oturdu. Berberim, onun da ensesini makineyle aldı.
İşin garip tarafı bu yeni gelen
hiç kimseye bir şey sormadan geldi oturdu.
Sonradan öğrendim, adam imammış
bunu hep yapıyormuş.
Bir imamın nezaketsizliği ve hak
bilmezliği zaten iki kat can sıkıcıydı.
Adamın yaptığını fark ettiğimde, önce neden böyle olduğunu sormak istedim, sonra azıcık sabretmem gerektiğini
düşündüm.
Berberim, bana olayı kendiliğinden
açıkladı . Bu bana daha doğru geldi.
İşin iyi tarafı şu oldu: Memduh
Şevket Esendal’ın hikâyelerini daha bir zevkle okudum. Aklıma eski Gölbaşı Sineması
geldi.
İşte böyle…
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder