Çocukken
hayatı aslında ne kadar da parlak yaşıyoruz.
“Büyüyünce”
öyle olmadığını öğrenmemiz gerekiyor.
Aslında
yanlış. Hem de bal gibi yanlış.
Büyüyünce
“sorumluluklarımız” sebebiyle hayatın parlaklığını görmezden gelmemiz gerektiğini
sanıyoruz.
Sanırım
zamanla bu yapay yetişkinliğin farkına vardığımız için Robin Williams’ın
filmlerini daha çok seviyoruz.
Çünkü,
gülmek, kahkaha atmak ve hayatı gülerek kabullenmek, kahkahaların ışıltısından
korkmamak onun filmlerinde rastladığımız ortak öğeler.
Şimdi
tutup da onun filmlerini masaya yatırıp kesip biçsek onu anlar mıyız? Sanmam.
Onun filmlerinden aklımızda bir fotoğraf kalacaktır.
O
fotoğrafla akşamüstleri, (Neden akşamüstleri? Çünkü akşamüstleri güneş daha
munistir. Gün boyu bizi sorumluluklarımıza iten o âmir ve tarafsız aydınlatma
işinden vazgeçip artık herkese kendisinin de yorulduğunu anlatır da ondan.
Akşamüstleri güneş artık kendisine baktığımızda gözlerimizi körleştirmeyen
masalsı bir altın parlaklığına bürünür de ondan…) ışıl ışıl bakan, katıksız,
riyasız bir sevinç görürüz.
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder