11 Aralık 2019 Çarşamba

Ben Yazarım Yazmasına Da



İlgili resimNe zamandır  günlük yazmıyorum.

Günlük yazarken güncel sorunlara değinmek, siyasetin, toplumun, iktisadın felsefesine eğilmek gerektiğini düşünüyordum.

Aslında hâlâ böyle düşünüyorum.

Buna karşılık ülkemizde ( Bu “ülkemizde” genellemesinin sözlere yüklediği o plastik ciddiyet var ya ben işte asıl ona hayranım!) artık hiç bir şeyin mahalle dedikodusundan, sokak kavgasından, ağız dalaşından daha ileri yapılmadığını ( Ki her şeye yapışan şu “yapmak” mastarı  ya da yardımcı fiili de hayran olduğum bir başka cehalet bağımlılığı…) görünce “ Lanet olsun içimdeki insan sevgisine!” dememek için kendimi zor tutuyorum.

Ne zamandır günlük/blog yazmıyorum.  Yazmayınca daha huzurlu olacağımı düşünüyordum. Gelin görün ki iş göründüğü gibi değil.

Çünkü yazmak sigara tiryakiliği gibi bir şeydir. Bir kere  yazmağa alışırsanız, anlatmadan duramazsınız.

Benim “sıkıntım” ( Al sana bir başka cahil sakızı!)  eski ve yeni günlüğümle on dört yıldır yazmama rağmen yazdıklarımın en yakınlarım tarafından bile okunmaması.

Günlük âleminde yer edinmenin en kestirme yolu galiba bir cemaat, bir sürü, bir kabile ile hareket edip Atatürk’e, Türk kimliğine, Türk egemenliğine,  sözüm ona liberal ukalalıklarla veya  Kürtçü/solcu hümanizmle veya “ şeriatçı demokratlıkla” saldırmaktan geçiyor.

Benim görebildiğim kadarıyla sanalağ piyasasının en önemli arz merkezleri/üretici odakları bunlar.

Bunlardan birine mensupsanız kendiliğinden “ özgürlük dostu”, “ insansever”, “demokrat” vs oluyorsunuz.

Türk düşmanlığının bu üç cephesi sanalağda müthiş örgütlü hareket ederken “Türkçü derske faşist olur muyuz la emmioğlu?” cephesi, “ Türkçü olmayalım da misal ılımlı şeriatçı muktedirlere  vatan millet aşkına koltuk çıkalım!”cı eyyamcı siyasi milliyetçiler -ki  onlar yaygın siyasi milliyetçi kitlenin çoğunluğunu teşkil ederler-  “ Ulan blog da neymiş? Üfürükten teyyare!” şeklinde özetlenebilecek o muhteşem Anadolu taşra faydacı mantıklarıyla  dehalarını mükemmel akademik makalelere saklayarak daha ciddi işlere yöneliyor.

Kısacası, “ içtimai ve siyasi mezhebimiz” bellidir: Türkçülük.

Bunu söyleyince en eski arkadaşlarınız bile sizden yüz çevirebiliyor. Bebek katillerini, bölücü vatan hainlerini, kelle kesicisi şeriatçı köpekleri eleştiremeyenler sizi bir anda faşist, ırkçı insanlık düşmanı ilân edebiliyor. Bu da insanın moralini bozabiliyor.

Zaman zaman yanlış düşünmüş müyüzdür? Kuvvetle muhtemelen, evet! Yanlıştan dönmeğe çalışmış mıyızdır? Kesinlikle evet!

Yazmak, okunmakla besleniyor.

Ben yazmasına yazarım da okumayı kimse istemiyor.

Maruzatım budur.


5 yorum:

selcen dedi ki...

Ben okurum sen yazmaya devam et yeter ki.

Afşar Çelik dedi ki...

Teşekkürler Selcen Hanım, eksik olmayın.

Adsız dedi ki...

Ben de okuyorum, hem de beğenerek okuyorum. Hatta bazen adeta kendi düşüncelerimin sizin tarafınızdan ifade edilmiş olduğunu sanıyorum. Biz, okuma özürlü olduğumuz an daha çok yazma özürlü bir toplumuz. Lütfen yazmaya devam edin. Saygılar

Zinnur dedi ki...

Ben de okuyorum, hem de beğenerek okuyorum. Hatta bazen adeta kendi düşüncelerimin sizin tarafınızdan ifade edilmiş olduğunu sanıyorum. Biz, okuma özürlü olduğumuz an daha çok yazma özürlü bir toplumuz. Lütfen yazmaya devam edin. Saygılar

Afşar Çelik dedi ki...

Çok çok teşekkür ederim. Bu desteğiniz inanılmaz. O halde biz de elimizden geldiğince dilimiz döndüğünce yazacağız. Eksik olmayınız.