Virüsler canlılığın tanımını belirsizleştirirken kendi
kararlarını veren bir varlığın canlılığı
sorunu muhtemelen insanlığın önündeki en büyük problem olacaktır.
Robot kanunları, önceden
programlanan yapıların işleyişlerini düzenliyordu. Geleneksel robot tanımında , “karar verme”
anolojisi yoktu.
Karar vermek, bir özgür irade
olgusunu gerektiriyordu. “Karar vermek”, olumlu ya da hayatı sağlayıcı
işlemleri içerdiği kadar hayata karşı olan işlemleri de seçebilmek anlamına
geliyor. Dolayısıyla önceden programlanan
bir yapı olarak robotun, insana zarar vermemesi sağlanabilirdi. Oysa
zekâsı insanınki gibi belirsizlikle tanımlanabilecek bir yapıya, “hayatı
koruması, emredilebilir” mi?
Dahası böyle bir yapının “varoluşunu”
idrak etmesi durumunda, kendisini
insanlarla kıyaslayarak insan türüne saldırması engellenebilir mi?
İnsanın yeryüzündeki varlığı,
kendisi dışında “varoluş” bilincine sahip ikinci bir türün olmamasıyla sağlanabiliyordu.
İnsan bu açıdan eşsiz ve rakipsizdi. Nitekim “Maymunlar Cehennemi’nin”
temel sorusu “ İnsana denk ikinci bir
bilinçli tür meydana gelirse insanın
durumu ne olacaktır?” idi.
İşte yapay zekâlı yapılar, insana
rakip ve denk ikinci bir türün var
olması riskini ortaya çıkarıyor.
İşlem yapabilme ve sorun
çözebilme kapasitesi ve hızı açısından insandan daha gelişmiş bir zekâ yaratmak
belki hayatımıza bir konfor katabilir. Ya bu yeni zekâ kendisini bizimle
kıyaslar ve bizi “ evrimsel açıdan geri ve dolayısıyla güdülmeye muhtaç bir
primat türü” olarak görmeye başlarsa ne olur?
İşte yapay zekânın bize getirdiği
en büyük sorun ve risk budur.
2 yorum:
Yanılmıyorsam aynı muhtemel problem batıdaki kurgu eserlerde ele alınıyor.
Haklısınız. Bu konu, düşünen toplumlar için ciddi sorun.
Yorum Gönder