Ülkenin içinde yuvarlandığı
gerilik çukurundan hiç çıkamayacakmışız gibi ve dahası pek kısa bir zaman sonra
ülkenin bir bölümünün Kürdistan diye bölüneceğine dair neredeyse
kab karamsarlık
var.
ul edilmiş bir
Umutsuzluk bizi esir alıyor.
Ülkenin Kürtçüler ve şeriatçılar
arasında bölüşüldüğü, toplumun bu iki kesimin fiilî ve resmi baskısı altında rehin alındığı duygusu da gün geçtikçe güçleniyor.
Öyle ki şehirlerde yerel iş birlikçilerle
yaygınlaştırılabilen etnik ırkçı şiddet veya
topluma telkin edilen yaygın ve
yanlış dinî şiddet tutkusu o kadar hızlı
yayılıyor ve yerleşiyor ki bu tür
kötülük fırtınalarına karşı kendimizi pek doğal olarak çaresiz
hissediyoruz. “ Cizre Bodrum’a hiç de o kadar uzak değil!” diye tehditler
savuran insanların destekledikleri alçakların, başkentimizin ortasında onlarca
insanı katledebilmeleri, kendilerini, askerin, polisin yerine koyarak
silâhlanan, dinci esnaf vs takımının hoşlanmadıkları
insanları tehdit ve taciz etmekten
çekinmemeleri, bu umutsuzluğu güçlendiren örnekler.
Düşünürlerin bireysel bir zafiyet
gibi gördükleri umutsuzluk bir salgın halinde bütün ülkeyi etkisi altına alıyor.
Peki bu nasıl oluyor?
Gerçeklere gözümüzü kapatmak ve
kabilecilik oynamak yüzünden, Kürtçülüğ’ün ve şeriatçılığın yaygınlaşması olağan üstü bir güç taşıyormuş
hissi uyandırıyor.
Oysa yapılan basit. Her iki grup
da örgütlerinin gücünü arkalarına alarak
mahalle mahalle, ev ev durum tespiti yapmak, menfaat dağıtmak, propaganda yapmak. Ama bunun
bir başka yaygın yolu da her iki kesimin
yaygın bir sosyal medya ağı oluşturması.
Şeriatçılığın trol denen ücretli gençlerden oluşturduğu bir propaganda ağının varlığı epey zamandır
biliniyor. Keza Kürtçü terörün, eline geçirdiği her mağduriyet görseliyle bir
faşist saldırı veya soykırım algısı yaratöa çabası da uzun zamandır biliniyor.
Ülkenin üstüne kapkara bir bulut gibi çöken bu iki kötülük
de uyumadan, durmadan, dinlenmeden ve
en önemlisi bıkmadan hiç bir noktayı atlamadan çalışıyor.
Peki Türk vatanseverleri ne
yapıyorlar?
Önce kabileleri/partileri,
hangisiyse onun içinde liderlerinin talimatını bekleyerek zaman
kaybediyorlar. Topluca yapılan işlerin
akılcı ve meşru olacağına inanarak liderlerinin ağzının içine bakıyorlar. Oysa
partiler dahi hiçbir kabilenin ahlâkî ve
felsefî herhangi bir şey üretemeyeceğini hâlâ
göremiyorlar.
Anlayamadığımız şey şu:
İyilik kabilelerin, kitlelerin,
partilerin, cemaatlerin hep birden kabul
ederek uyguladığı bir sihir değildir.
İyilik tam aksine kabileleşmenin, kitleleşmenin toplumsal gelişimine ve bunun
totaliter her türlü kurumlaşmasına karşı direnen bireylerin çabalarıyla hayat
bulmuştur.
Bu yüzden Türkiye’yi
şeriatçılığın ve Kürtçülüğün danışıklı
döğüşünden ve ortaklığından korumak isteyen her Türk evlâdı iki şeyi ihmal etmeden çalışmalıdır. Bunlar:
Bireysel çabanın “birikimli etkisinin” kötülük için olduğu kadar iyilik
için de geçerli olduğunu unutmamalıdır. Birikimlilik, tekrarlanan küçük
etkilerin bir zaman sonra belli
sonuçlara yol açmasıdır.
Birikimlilik her Türk’ün kendi
çabasını küçümsemeden vatanın,
milletiyle bölünmez bütünlüğünü, beşeri hukuku, lâikliği tek başına da olsa
savunmasıdır. Bunun asıl önemli yönü, bu
çabanın sürekliliğidir.
Herhangi bir şeyi değiştirmek
için örgütlenmeyi beklemek, insanları önce tembelliğe, sonra duyarsızlığa
sürükler. Böylece insan, artık kötülüğün
etkilerine karşı tepki veremez hale gelir. Türkiye’de kötülük etkin
olarak ne kadar güçlüyse onun gücünü
belki de çok daha fazla arttıran, milliyetçilerin, vatanseverlerin arasında yayılan duyarsızlık ve umutsuzluktur.
Bunu aşmanın tek yolu iktidara
gelmeyi, bürokraside kadrolaşmayı, tarikatlerin veya Kürtlerin
himmetlerini beklemeden Türk adını ve bağımsızlığını her türlü iç ve
dış düşmana karşı , elimizdeki bütün iletişim vasıtalarıyla savunmaktır. Bu da
şu an için henüz tamamen engellenmemişken en verimli olarak sanalağ aracılığıyla yapılabilir.
Doğruyu savunmak için kabileleşmeyi bekleyen onu savunmaya zamanı kalmadan ölüp
gidebilir ki bizim asıl endişemiz vatanın bu arada ölüp gitmemesidir. Ve bu
yolda umutsuzlukla kötülüğü beslemeğe hakkımız yoktur.
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder