2 Mart 2017 Perşembe

Türk Ülkesinde Sola Güvenmek Mümkün Mü?



Sol nedir, kimdir  ve neye yarar?

Bu sorular aklımda, Türk Solu denen dergi/platformdan  tartıştığım bir  arkadaşın bende yarattığı iyimserlik ve buna mukabil solun kendi içinde giriştiği  şiddetli  tartışmalardan sonra bir kez daha canlandı.

Ülkenin gerek şeriatçılık gerekse Kürt etnik ırkçılığı ile bölünme aşamasına geldiği şu dönemde, bunlar  acilen cevaplanması gereken bir sorular.

Solun “adil bir paylaşımın gereği” olduğunu iktisadi olarak cevaplamanın bir anlamı yok; çünkü sol, iktisadın  kuramıyla da gerçekleriyle de ilgilenmiyor.  Solun elinde,  “üretenlerin her şart altında üretmeleri gerektiği,  üretilen her şeyin de devlet eliyle yağmalanıp paylaştırılması gerektiği”  diye  ifade edilebilecek saçma sapan bir iktisadi hayalden başka hiçbir şey  yok.

Solun “halkların kardeşliği” diye tanımlanması da ezelden pek sevilen  saçmalıklardan biri. “Halk” kime denir?  Sol kuramda ulus nasıl tanımlanır? Ulusun tarihi, kültürel , siyasi ve hukuksal  oluşumu ve sonuçları konusunda fikri nedir? “Halkların kardeşliği” safsatasıyla solun,  Türk Ulusu’nun varoluşunu ve egemenliğini nasıl değerlendirdiği konusu da belirsiz.

Peki solun bu iki  argüman dışında belirleyici özelliği nedir? Hiç!

Sol elindeki medya egemenliği ile normları belirlemek ve insanları gayrı resmi yargılamak dışında dişe dokunur hiçbir şey yapmıyor. Herhangi bir solcu yapımcı veya sunucu, ideolojik, felsefi birikimi ne olursa olsun yalnızca bir kanalda program  yapabildiği için konuklarının hepsini alaya almak, yargılamak ve yıpratmak yetkisini kendinde görebiliyor. Kısacası sol, militan,  kışkırtıcı ve yargılayıcı propaganda geleneğini her mecrada sürdürüyor.

Bunlardan neden bahsetmek gereği duydum?

Çünkü ülkenin doğusunda, güneydoğusunda bütün operasyon görüntülerine rağmen  Kürt egemenliğinin tanınması,  Türk devletinin buralardan çekilmesi an meselesiyken sol kendi arasında bile  bu konuda bir bütünlük sergileyemiyor. Meselâ CHP seçmeni  partisini oylarken hem içindeki kuvayı milliyecileri hem de PKK sempatizanı bölücü  hizipleri beraberce oyluyor olduğunu daha hâlâ fark edememiş görünüyor.

Veya bir bakıyorsunuz mesela  Türk Solu diye bir dergi, bugüne kadar  solun “ ırkçı”, “faşist” diye hakaret ettiği Türkçü kesimin  dahi aklına  gelmeyecek keskinlikte Kürt karşıtı yazılar yayınlıyor, sonra bu kesim meselâ  İşçi Partisiyle keskin polemiklere giriyor, olaya meselâ Oda TV müdahil oluyor, Türk Solu’nu “ırkçı” diye suçluyor, buna mukabil meselâ  Soner Yalçın PKK’ya karşı gıkını bile çıkaramadan, Marksist propaganda dışında bir anlamı olup olmadığı tartışmalı  biyografiler tarih vs yazarak  bir tür komünist magazincilik icra ediyor. İşin garip tarafı  solun bu üç fraksiyonu da birbirini FETÖCÜ veya vatan haini falan  olmakla suçlayabiliyor…  Geçmişte silahlı propaganda dahil her türlü yolla Türkiye’de Marksist devrim yapmağa çalışmış kanlı sol fraksiyonların çocukları veya  torunları, bugün birbirlerini ya vatan haini ya da ırkçı olmakla suçlayabiliyor. Ve hiç biri geçmişte Türk düşmanlığı ettiğini, Kürtçülük yaptığını kabule yanaşmıyor.

Solun içinde meselâ PKK’yı Türk ulusal egemenliğine, Türk ulusunun varoluşuna ve tarihine göre yargılayan doğru dürüst hiç kimse çıkmıyor. Meselâ  Doğu Perinçek “Türkiye Solu Ve PKK” adlı kitapta Türkiye’de sol hareketlerin PKKnın oluşumunu nasıl desteklediğini, ya da solcuların Türk egemenliğine karşı Kürt etnik ırkçılığını nasıl desteklediklerini hiç anlatmaksızın PKK’ya salt “emperyalist oyuncak olmak” adına karşı çıkıyor.  Kitabı okurken aklıma şu soru gelmişti: “PKK salt etnik ve desteksiz bir silahlı örgüt olsaydı, Doğu Perinçek onu “Yaşasın halkların bağımsızlığı” diyerek desteklemeyi kendine yedirebilir miydi?” Bunu geçmişte yaptığı da göz önüne alındığında, solun Türk’ün Türk olarak bağımsız ve özgür kalmasından   “doğası  gereği”  nefret ettiğini söylemek sanırım haksızlık olmaz. Keza İlber Ortaylı gibi bir tarihçiye “Siz Türkçü müsünüz?” diye sorarak Türk ülkesinde Türkçü olmayı anormal kabul eden, sonrasında hocaya “Solcunun Türk'ü olmaz!” diye ders vermeğe kalkan   Enver Aysever’in Türk ulusal bağımsızlığı için herhangi bir faydasının olabileceğini düşünebilir miyiz?

 
Sol  dünyaya Türk gözüyle bakmayı içine sindirememiş görünüyor.  Türk olmak dışında her kimliğe ve egemenliğe sempatiyle bakan,  aynı anda hem enternasyonalist hem Kürtçü  olabilmeyi içine sindiren bilinci , CHP’de kitleselleşip ete kemiğe bürünüyor.PKK CHP’ye ideolojik bir yandaş gibi hitap ederek içindeki ulusalcılara karşı onu uyarabiliyor. CHP içindeki Türk ve milliyetçi bütün siyasetçiler Kürt yaranmacılığı hevesiyle partiden ihraç edilebiliyor.

Ulusal bağımsızlığımız ve bütünlüğümüz için ne zaman bir uzlaşma zemini oluşabileceğini düşünsem, solun kendi  içindeki dahi ölçüsüz saldırganlığı ve saptırmacılığı -ki Kürtçü ihanet içindeki payını tarihten silmeğe yönelik propaganda çabası, ayrıca Türk devletine yönelik gerek Rusçu gerekse Çinci  Marksist işbirlikçi ihaneti not edilmelidir-  ile bütün ümitlerim yerle bir oluyor.

Anlayabildiğim kadarıyla sol  olası bir iç savaşta Kürtçülerle beraber Türk egemenliğini yıkmak için silaha sarılabilir ve “diyalektik tarihsel safsata” gereği de bundan hiç  rahatsız olmaz. Dün Türk’ü reddetmekte sakınca görmeyen, tarihi  Türk’e  göre değil de ideolojisine  göre yazan sola, herhalde  sırtımızı fazla  yaslamamalıyız.





Hiç yorum yok: