Sol nedir, kimdir ve neye yarar?
Bu sorular aklımda, Türk Solu
denen dergi/platformdan tartıştığım
bir arkadaşın bende yarattığı iyimserlik
ve buna mukabil solun kendi içinde giriştiği şiddetli
tartışmalardan sonra bir kez daha canlandı.
Ülkenin gerek şeriatçılık gerekse
Kürt etnik ırkçılığı ile bölünme aşamasına geldiği şu dönemde, bunlar acilen cevaplanması gereken bir sorular.
Solun “adil bir paylaşımın gereği”
olduğunu iktisadi olarak cevaplamanın bir anlamı yok; çünkü sol, iktisadın kuramıyla da gerçekleriyle de ilgilenmiyor. Solun elinde,
“üretenlerin her şart altında üretmeleri gerektiği, üretilen her şeyin de devlet eliyle yağmalanıp
paylaştırılması gerektiği” diye ifade edilebilecek saçma sapan bir iktisadi
hayalden başka hiçbir şey yok.
Solun “halkların kardeşliği” diye
tanımlanması da ezelden pek sevilen
saçmalıklardan biri. “Halk” kime denir?
Sol kuramda ulus nasıl tanımlanır? Ulusun tarihi, kültürel , siyasi ve
hukuksal oluşumu ve sonuçları konusunda
fikri nedir? “Halkların kardeşliği” safsatasıyla solun, Türk Ulusu’nun varoluşunu ve egemenliğini
nasıl değerlendirdiği konusu da belirsiz.
Peki solun bu iki argüman dışında belirleyici özelliği nedir?
Hiç!
Sol elindeki medya egemenliği ile
normları belirlemek ve insanları gayrı resmi yargılamak dışında dişe dokunur hiçbir
şey yapmıyor. Herhangi bir solcu yapımcı veya sunucu, ideolojik, felsefi
birikimi ne olursa olsun yalnızca bir kanalda program yapabildiği için konuklarının hepsini alaya
almak, yargılamak ve yıpratmak yetkisini kendinde görebiliyor. Kısacası sol,
militan, kışkırtıcı ve yargılayıcı
propaganda geleneğini her mecrada sürdürüyor.
Bunlardan neden bahsetmek gereği
duydum?
Çünkü ülkenin doğusunda,
güneydoğusunda bütün operasyon görüntülerine rağmen Kürt egemenliğinin tanınması, Türk devletinin buralardan çekilmesi an
meselesiyken sol kendi arasında bile bu
konuda bir bütünlük sergileyemiyor. Meselâ CHP seçmeni partisini oylarken hem içindeki kuvayı
milliyecileri hem de PKK sempatizanı bölücü
hizipleri beraberce oyluyor olduğunu daha hâlâ fark edememiş görünüyor.
Veya bir bakıyorsunuz mesela Türk Solu diye bir dergi, bugüne kadar solun “ ırkçı”, “faşist” diye hakaret ettiği
Türkçü kesimin dahi aklına gelmeyecek keskinlikte Kürt karşıtı yazılar
yayınlıyor, sonra bu kesim meselâ İşçi
Partisiyle keskin polemiklere giriyor, olaya meselâ Oda TV müdahil oluyor, Türk
Solu’nu “ırkçı” diye suçluyor, buna mukabil meselâ Soner Yalçın PKK’ya karşı gıkını bile
çıkaramadan, Marksist propaganda dışında bir anlamı olup olmadığı
tartışmalı biyografiler tarih vs
yazarak bir tür komünist magazincilik
icra ediyor. İşin garip tarafı solun bu üç
fraksiyonu da birbirini FETÖCÜ veya vatan haini falan olmakla suçlayabiliyor… Geçmişte silahlı propaganda dahil her türlü
yolla Türkiye’de Marksist devrim yapmağa çalışmış kanlı sol fraksiyonların çocukları
veya torunları, bugün birbirlerini ya
vatan haini ya da ırkçı olmakla suçlayabiliyor. Ve hiç biri geçmişte Türk
düşmanlığı ettiğini, Kürtçülük yaptığını kabule yanaşmıyor.
Solun içinde meselâ PKK’yı Türk
ulusal egemenliğine, Türk ulusunun varoluşuna ve tarihine göre yargılayan doğru
dürüst hiç kimse çıkmıyor. Meselâ Doğu
Perinçek “Türkiye Solu Ve PKK” adlı kitapta Türkiye’de sol hareketlerin PKKnın
oluşumunu nasıl desteklediğini, ya da solcuların Türk egemenliğine karşı Kürt
etnik ırkçılığını nasıl desteklediklerini hiç anlatmaksızın PKK’ya salt “emperyalist
oyuncak olmak” adına karşı çıkıyor. Kitabı okurken aklıma şu soru gelmişti: “PKK
salt etnik ve desteksiz bir silahlı örgüt olsaydı, Doğu Perinçek onu “Yaşasın
halkların bağımsızlığı” diyerek desteklemeyi kendine yedirebilir miydi?” Bunu
geçmişte yaptığı da göz önüne alındığında, solun Türk’ün Türk olarak bağımsız
ve özgür kalmasından “doğası gereği”
nefret ettiğini söylemek sanırım haksızlık olmaz. Keza İlber Ortaylı
gibi bir tarihçiye “Siz Türkçü müsünüz?” diye sorarak Türk ülkesinde Türkçü
olmayı anormal kabul eden, sonrasında hocaya “Solcunun Türk'ü olmaz!” diye
ders vermeğe kalkan Enver Aysever’in
Türk ulusal bağımsızlığı için herhangi bir faydasının olabileceğini düşünebilir
miyiz?
Sol dünyaya Türk gözüyle bakmayı içine
sindirememiş görünüyor. Türk olmak
dışında her kimliğe ve egemenliğe sempatiyle bakan, aynı anda hem enternasyonalist hem
Kürtçü olabilmeyi içine sindiren bilinci
, CHP’de kitleselleşip ete kemiğe bürünüyor. PKK CHP’ye ideolojik bir yandaş
gibi hitap ederek içindeki ulusalcılara karşı onu uyarabiliyor. CHP içindeki
Türk ve milliyetçi bütün siyasetçiler Kürt yaranmacılığı hevesiyle partiden
ihraç edilebiliyor.
Ulusal bağımsızlığımız ve
bütünlüğümüz için ne zaman bir uzlaşma zemini oluşabileceğini düşünsem, solun
kendi içindeki dahi ölçüsüz
saldırganlığı ve saptırmacılığı -ki Kürtçü ihanet içindeki payını tarihten silmeğe
yönelik propaganda çabası, ayrıca Türk devletine yönelik gerek Rusçu gerekse
Çinci Marksist işbirlikçi ihaneti not
edilmelidir- ile bütün ümitlerim yerle
bir oluyor.
Anlayabildiğim kadarıyla sol olası bir iç savaşta Kürtçülerle beraber Türk egemenliğini
yıkmak için silaha sarılabilir ve “diyalektik tarihsel safsata” gereği de
bundan hiç rahatsız olmaz. Dün Türk’ü reddetmekte
sakınca görmeyen, tarihi Türk’e göre değil de ideolojisine göre yazan sola, herhalde sırtımızı fazla yaslamamalıyız.
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder