-----0-----
""Dil aşılamıyor" demişti bir "hoca"mız.
Çok doğru! Dil gerçekten aşılamıyor. Tüm Balkanlar ve Doğu Avrupa Türkler, Arnavutlar ve Yunanlılar sayılmazsa düpedüz Slav.
Dile aşina olduğum için ben bile anlıyorum az çok ne dediklerini.
Dil aşılamıyor ama dil ile herşey de "tamam olmuş" olmuyor. Dilleri neredeyse aynı olan Slav kabileleri birbiri ile kanlı bıçaklı... Sırp-Hırvat-Boşnak benzetmesini geçtim, zararsız Makedonlar bile "diğerleri" ile yakın değil. Bir duvar var. Aileden türeyen kabile, birer ad bırakıyor ama beraber yaşama kültürü bir türlü getiremiyor.
Sosyal düzen basit: Herkes "diğeri"nin kim olduğunu biliyor. Gülüyor, konuşuyor ama yakınlaşmıyor. Çünkü etnisiteye kör, onu aşan bir hukuk yok!
Hasılı ulus bu topraklarda yok, ya da hiçolmamış.
Türkler (yahut Osmanlılar) her ayrı etnisitenin üzerine gelmiş; bir çeşit Romavari imparatorluk kıvamında, sünger çekmiş birçok şeye. Ama ne İsa'ya ne Musa'ya yaranabilmiş.
Herkes Türk'ü suçlar burada. Türk olmayınca da birbirini...
Kendime geleyim: Kosova Müslüman ülke, İslam buraya bizimle gelmiş. Gene de en şaşırdığım şey ne biliyor musunuz? Burada en büyük ibadethane kocaman bir Katolik Kilisesi! Neden mi? Rahibe Teresa'dan mülhem, Batı sempatisi kazanmak isteyen Arnavutlar buna izin vermişler de ondan! En güzel caddenin adı da Nene Teresa... Yoruma bile ihtiyaç yok!
700 sene önce minnettar oldukları için din değiştirenler bugün eski dostlarını beğenmiyor. Çünkü onları zayıf görüyor.
Herkes minimum ahlakla güce yanaşmayı normal görüyor. Yanaşma şansı yahut imkanı yoksa da kesintisiz inatla kabilesine yapışıyor ve kavga ediyor.
Benim anlayabildiğim Balkan hikayesi bu! Gerisi kayıkçı kavgası...
Saygılar, selamlar..."
----0-----
Değerli dostumuza çok teşekkür ediyoruz.
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder