19 Aralık 2009 Cumartesi

Türkiye’deki Etnik Siyasetin Demokraside Yeri Var mıdır?


Demokrasi tanımı üzerinde bir kere daha durmakta sayısız faydalar var.
Demokrasi, ferdin temel haklarına tam bir riayet kaydıyla çoğunluğun yönetimidir.
Demokrasinin geçerliliği veya meşruiyeti, en fazla sayının talebinin belirleyici olmasından değil, ferdin temel hakkına riayet kaydına uygunluktan kaynaklanır. Eğer bir rejim ferdin temel haklarına yani hayat, mülkiyet ve ifade hürriyeti haklarına riayet etmiyor ise kimin yönettiği ile ilgilenilmez.
Demokrasi tanımını he seferinde tekrarlamamız, bilhassa etnik ırkçılığın, Marksist yönelimle demokrasiyi, sayısal çoklukların baskı gücü olarak göstermesi ikiyüzlülüğüne karşı son derece önemlidir.
Demokraside istikrar kendi tanımındaki iki şeye dayanır. Eğer temel haklara riayet edilmiyorsa, demokrasi geçerli bir yöntem olmaktan çıkar ve herkesin kendi hakkını koruduğu bir kaos ortamına gidilir.
Eğer çoğunluğun belirleyiciliğine saygı gösterilmiyorsa o vakit de siyasî bölünme söz konusu demektir.
Ölçüleri böyle belirledikten sonra Türkiye’deki mevcut etnik ırkçı siyasetin demokrasinin bir parçası olup olmadığına sanırım daha sağlıklı bakabiliriz
Ülkemizde sadece etnik bir grubun farklılığını vurgulayarak siyaset yapan bir parti vardı, kapatıldı, şimdi aynı işi gören yeni bir partiyle etnik ırkçılık yoluna devam ediyor.
Şimdiye kadar kurulan bu etnikçi partilerin ortak özellikleri neydi?
Bu partiler ülkenin genel sorunlarıyla ilgili hiçbir çözüm sunmadılar. Enflasyonla ve işsizlikle ilgili hiçbir öneri getirmediler. Eğer siyasî partilerin nihaî hedefi iktidara gelmek ise ve bunun için de genel seçimlere katılıyor iseler etnikçi partilerin iktidar için neyi hedeflediklerine dair bu ülkede hiç kimse hiçbir şey işitmedi.
Yani asla ülkenin kurucu çoğunluğuna yönelik bir siyaset arzında bulunmadılar. Ülkede kendi siyaset arzlarına yönelik bir çoğunluk talebi yaratmayı hedeflemediler.
Etnikçi partilerin tavırlarının telâffuz edilmeyen demokrasi dışı durumlarının en büyük delili budur!
Etnikçi partiler demokraside ilgi alanları olarak etnik grupların ayırıcı özelliklerini vurgulamayı ve bu ayırıcı özellikler üzerinden siyasi talep geliştirmeyi esas olarak kabul etmişlerdir.
Peki bir siyasî partinin temel haklara riayetle ilgili demokrasi kaydına bağlı olmaması onun demokratlık vasfını zedeler mi zedelemez mi? Etnikçi partiler bu güne kadar sadece sözcülüğüne soyundukları etnik grubun temel haklarını gözetmeye mi çalışmışlardır?
Maalesef bu soruya evet diye cevap veremiyoruz. Bu güne kadarki etnikçi partiler ülke genelindeki temel haklar durumu ile asla ilgilenmemişlerdir.
Onlar ideolojik temellerindeki “pozitif haklar” argümanına dayanarak demokrasiyi, kitlelerin talep dokunulmazlığı olarak ele almışlardır.
Hakka yönelik bu çarpık anlayış, demokrasinin temel haklara saygı ilkesini zedelemiş ve fiilen, gücü gücü yetene durumunun doğmasına sebep olmuştur.
Bu gün Türkiye’de etnik ırkçılığın terör eylemlerini bir türlü yargılayamamamızın sebebi, siyasetteki bu “hak” çarpıtmasına karşı koyacak bilgiden mahrum olmamızdır.
Hak kavramı hakkındaki çarpık düşüncesiyle etnikçi siyaset kendini farklı ve imtiyazlı bir hak grubu olarak kabul ettirmek istemektedir. Bunu da bilhassa liberal hümanizmin “çoğulculuk” kavramını istismar ederek kabul ettirmeye çalışmaktadır.
Çoğulculuk her farklılığın kendini ifade edebilmesidir ama her farklılığın “egemen” olması demek değildir!
Bu çarpık anlayışıyla etnikçi partiler demokrasinin temel haklara riayet kaydıyla çelişmektedir.
Ayrıca bu çarpıtılmış hak kavramı ve çoğulculuk istismarıyla ülkenin egemen millî çoğunluğunu yok saymaya çalışmaktadır. Ne yazıktır ki ülkemizin enternasyonalist ve değer yoksunu bir kısım liberalleri ( Bu ağır bir nitelemedir, ama ülkenin sahip olduğu, bayrak, vatan, dil,i egemenlik gibi değerleri demokrasiye tehdit gibi göstermek ve üstelik bir de bunları hafife almak değer yoksunluğudur) bu millî çoğunluğu çoğulculuk adına anayasadan kaldırmak fikri ile bu çarpık demokrasi anlayışını meşrulaştırmaya çalışmaktadır.
Bütün bunarlın ötesinde etnikçi partilerin etnik terörden beslendiklerini sürekli ifade etmeleri, etnik terörü halka yayarak meşrulaştırmaya çalışmaları ve şiddet üzerinde yargılama hakkımıza tecavüz etme teşebbüsleri onarlı siyasi birer örgüt olmaktan çıkarmaktadır.
Bu yüzden ülkemizin mevcut durumunda etnikçi partiler hem çarpık demokrasi anlayışları hem de hukuk devleti karşıtı şiddet metotlarını meşrulaştırma gayretleri ile Türk siyasetini kanserleştiren, yabancılaşmış yapılardır. Bir demokrasi, temel haklar dışında helm şiddete dayalı hak taleplerini asla bünyesinde barındıramaz! Eğer barındırmaya kalkarsa her taşlı, molotoflu, kalaşnikoflu grup tehdit ile söylediklerinin “hak olduğunu” iddia etmeye başlar.
Ülkemizde artık şiddetle bağını en baştan kesmemiş, temel haklara riayet dışında hak iddialarını güden hiçbir etnikçi partiye izin verilmemelidir. Zira bu, demokrasinin anlamını bozmamak ve onu korumak için elzemdir.








Hiç yorum yok: