Bakmayın siz, başlığı bulmak çok
kolay oldu.
Fevkalâde olaylar, yazarın işini kolaylaştırır.
Dün Türk Bayraklı bir tabut
gördüm. Sıradan bir cenaze arabasıyla ki galiba o d belediyeye aitti, şehit
evine getirilmişti. Tabutun başında kıvırcık bir kuzu, o tabutun, o bayrağın, o
cenaze aracının ne olduğunu bilmeden, babacığına yeni oyuncak ayısını
gösteriyordu.
Evine ancak belediyenin lütfuyla dönebilen
şehidimizin adı Önder Özendi. Yirmi üç yaşındaydı. Hakkında başkaca bir bilgimiz
yok. Yok yok!... Aslında hakkındaki bilgimize göre Hakurk’ta mayın patlamasıyla
şehit düşmüş. Daha? Dahası yok…Otuzuna ulaşamadan biten ömrüyle ilgili bildiklerimiz
bu kadar. Ha bir de arkasında yetim bir kuzucuk bıraktığını, kuzucuğunun çok
güzel bir oyuncak ayısının olduğunu biliyoruz.
Ama Önder hakkında çok şey bilmemize
gerek yok aslında…
Neden?
Çünkü sevgili Önder, “bu
toprakları”, arsa, tarla olmaktan çıkarıp “vatan” haline getiren fedakârlık ve kahramanlık
geleneğinin en son halkası. Anlayamayan dinci ve solcu enternasyonalist bütün “demokratlar”
için TÜRKÇEsi şu: Şu anda polikliniklerinde “doktor dövülebilen hastaneleriyle
koridorlarına “BİJİ SEROK APO!” yazdıktan
sonra diplomasıyla avukatlık, doktorluk,
eczacılık vs yapılabilen üniversiteleriyle “ Mustafa Kemalin askerleri olsanız
ne yazar, ancak Mustafa Kemalin itleri olabilirsiniz” diyen hadsizlerin
kürsüsünde konuşabildiği TBMMsiyle vs üstünde ter ter tepinebildiğimiz bir ülkeyi
korurken öldü sevgili Önder… Bu yüzden her ne kadar ancak belediyeye ait bir
aracın arkasında herhangi bir cenaze gibi getirilse dahi biz ona ŞEHİT diyoruz.
Bu arada…Sevgili Önder’i ŞEHİT
sayma sebeplerimizden biri de şuydu ki o, verilebilecek her şeyini Türkiye Cumhuriyeti’ne
vererek CUMHURİYETİN HAYIRLI bir evladı olduğunu dosta düşmana gösterdi. O kim olduğunu
ne yaptığını herkese gösterdi de ne hayat hikâyesi okundu ne arkasında “yığınlar”
birikti ne ailesi dışında arkasından doğru dürüst göz yaşı döküldü.
Aynı gün bir başka cenaze kaldırılmış. Cenazenin tabutuna Türk Bayrağı örtül
müş. Cenazenin arkasında böyle bir alay adam vardı galiba, bir de koskoca bir toplantı salonu ayarlanmış. Geride ne bıraktığına baktım…
Türkiye Cumuriyeti’ne ne “hıyrının”
dokunduğuna dair hiçbir şey duyamadım.
İkisinin de üstünde TÜRK BAYRAĞI
vardı ama mübarek bayrak, hangisine sarıldı, hangisi o bayrakla kucaklaştı, ben
anlayamadım…
İşin içinde bir TÜRK BAYRAĞI var
ama o tabutlardan hangisinde o bayrağın gerçek sahibi yatıyordu,
anlayamadım(!).
2 yorum:
İkisinin de üstünde TÜRK BAYRAĞI vardı ama mübarek bayrak, hangisine sarıldı, hangisi o bayrakla kucaklaştı, ben anlayamadım…
İşin içinde bir TÜRK BAYRAĞI var ama o tabutlardan hangisinde o bayrağın gerçek sahibi yatıyordu, anlayamadım(!). Aynen öyle.
Yaşayın...
Yorum Gönder