Yazınca insan iki şey kazanıyor.
Ne saçma sapan bir cümle oldu
yahu!
Yazı sanki insanı iki yolla
iyileştiriyor.
Birincisi, düşüncelerinin
irinleşmesini engelliyor, insanın onları drene edebilmesini boşaltabilmesini
sağlıyor.
Çünkü özellikle izlenimlerle
beslenen fikirler, dışarı vurulmazlarsa insanın içinde zehirli kistler haline
birikiyorlar.
Onları ifade ettiğimizde onlar
üzerindeki hâkimiyetimizin farkına varıyoruz. Böylece onların esiri
olmadığımızı, onları değiştirebileceğimizi görüyoruz. Fikirlerin kafamızda
kendiliğinden ve kontrolsüz bitivermediklerini, onları kendimizin oluşturduğunu
anlıyoruz.
Yazanın ikinci yararı ise bir şey
inşaa edebildiğimizi görerek mutlu oluyoruz.
Çünkü düzgün bir cümle kurmak
düzgün bir çizgi çizmek gibidir.
İnsan ölmemek ister.
Yazı geride kalan izimizle bizi
ölümsüz kılar.
Aslında ölümsüzlükten murat, bir
eser, bir iz bırakabilmektir. Dünyada bir etkimizin olduğunu görebilmektir.
Çünkü insan ancak anlamla yaşar.
Anlam oluşturmaksa etki etmenin,
eser yaratmanın ilk adımıdır.
Hayır hayır…
Her zaman meşhur yazarlar
olmayacağız elbette…
Her zaman, herkesçe de beğenilmeyeceğiz.
Ama düşüncelerimizi düzgünce söze
dökebilmenin öz tatminini, öz hoşnutluğunu yaşayacağız.
Çünkü insanın en serinkanlı ve
tarafsız hakemi aslında kendisidir.
Ve “iyi ki yaptım” diyeceğimizi
bir eser bırakana kadar devamlı uğraşacağız.
Elbette bunu entelektüeller
yapacak.
En azından beni bu gece, bugün
geride bir şey bırakabilmenin huzuruyla uyuyacağım.
Benim size acizane önerim. Her
birinizin birer blog açarak o blogda düzenli olarak yazmanızdır.
Ne güzel…
“Bütün kabile kızar bana..”
diyordu ya MFÖ…
Oysa kabilenin mitlerini sanatçılar
yaratıyordu.
Ne güzel…
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder