Türkiye'de Siyasetin Kitleleşme Çabasına Bir Bakış
Günümüzde politik doğruculuk salgınının en çok kullandığı şey tümevarım.
Bazı sosyal medya kanallarında " Melis" asıyla tiplenen bu kitlenin mantığı " Ama hepsi öyle değil..." üzerine kurulu.
Elbette bir grup içinde grubun tanımlayıcı özelliklerinden sapan istisnalar olacaktır. Bir deney yaptığınızda, eğer verileriniz dikkate değer bir yüzdeyle birbirine yakınsa birbirlerine yakın bu verilerin seyrini "genel seyir" olarak saptarsınız.
Kısacası, gerçek hayatta tümevarımla sonuca varamayacağımızı bildiğimiz için de genellemelerimizi "istatistikle" yaparız. Belli bir sayısal çokluğun, "tanımlamaya yeter" olduğunu bilir ve buna öre hareket ederiz.
Dolayısıyla "istisna" genel gidiş üzerinde etkisi olmayan ilgisiz veri, olay veya olgu olarak örneklemde yerini alır.
Peki ama bunu neden düşünmek zorunda kaldık?
Bütün ulusal devletlerde, egemenliği kullanma yetkisine sahip tek bir ulus vardır. Bunun istisnası yoktur.
Bu egemenlik kullanıcısı özne de kendisinden farklı olanların oranlarına göre belli eylemler sergiler. Bu eylemlerden bazıları, toplumun kültürüne bağlı olarak insanların kendi iradeleriyle gerçekleştirdikleri, ve "kendiliğinden" oluşan toplumsal eylemlerdir; bazıları da devletin bir olaya, olguya veya topluluğa karşı yürüttüğü resmî eylemler bütünü olarak siyasi politikalardır.
Öte yandan "istisna" grubun ya da bireylerin "genel seyre "karşı tutumu da dostça ya da düşmanca şekillenebilir.
Türkiye örneğinde söz gelimi Kürt kökenli yurttaşlarımızın hepsinin, bebek katili ve vatan haini bir terör örgütünün üyesi veya bağlantılısı yapılması "politikası" PKK'nın ve onun açık sözcüsü sözde siyasetçilerin açık "politikası". Bu politikanın ana görüşü ve hareket ekseni, "Her Kürt'ün mutlaka PKKlı olması, yapılması ve buna göre yaşaması"dır. Bu örgüt eylemlerinde ve sözde siyasetçi söylemlerinde sık sık dile getiriliyor. Buradaki amaç, "Her Kürt'ün PKKlı olarak "tanınması ve böylece kitlesel bir bir Kürt yönlendiriciliği elde etmek. HDPKK'nın her mitinginde " PKK halk, halk PKK" ya da " PKK halk halk burada!" diye atılan sloganların temel amacı da bu.
Diğer yandan Türk ve Atatürk düşmanı siyasal İslamcı seçmen kitlesi de ülkedeki dini seçimleri Türklüğü yok edebilmek için kitleleştirerek, Türk toplumunu Araplaştırmağa çalışıyor.
Bu iki sözde siyasetin ortak noktası ise Hitler Almanya'sındaki siyasal toplum yönlendirmesi. Orada da Nazi düşmanlığı siyasal yönlendirmeyle ve propagandayla kitle onayını kazandı ve bütün bir Alman toplumunun vicdanını lekeledi.
Günümüz Kürtçü ve siyasal İslâmcı siyasetler de kritik bir eşikten sonra artık Melislerin "Ama içlerinde iyileri de var.." diyemeyeceği bir noktaya gelebilirler. Bugüne kadar bu iki Türk düşmanı siyasetin seçmen kitleleriyle ilgili herhangi bir genellemeye gidilmemesini sağlayan ve toplumsal barışı koruyan, Türk sağduyusuydu.
Siyasal İslâmcılar Türklüğün bütün tezahürlerine kökten düşman. Kürtçüler Türk adının Kürtler için silinmesi uğrunda terör dahil her aracı kullanıyor.
Kaldı ki Türk düşmanlığı güden bu iki ana akım sözde siyasetin içinde iyilerinin de olabileceğini savunmak zaten zımnen bu iki ana akımın içlerindeki çoğunluğun baskın eylemlerinin ihanet ve düşmanlık olduğunu peşinen kabul etmektir.
Türk düşmanlığının, duygularını ve düşüncelerini her fırsatta dile getirdiği, kesintisiz çalıştığı bir ortamda "toplumsal barışı" ona tahammül etmek üzerine kurmak, istisnaların kaideyi bozabileceğini sanmak gibi bir hayalcilik.
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder