İBB Başkanı İmamoğlu ile
taksiciler arasında yaşanan çatışmada
taksici temsilcisi beyefendinin şu
sözleri ilginçti: “Biz Türkiye’de siyaseti etkileyebilecek bir kitleyiz.” Tamı
tamına böyle olmasa da bu anlama gelen bir siyasi tehdit savurmuştu.
Ben şöyle demesini beklerdim,
meselâ: “ Büyükşehir belediyesinin bu tasarrufu falan falan kanuna uygun
değildir. Uygun olsa bile hukuka aykırılığı söz konusudur..”
Ama gördüm ki taksici esnafının hakla hukukla falan pek ilgisi yok.
Zamanında yapılmış bir düzenlemenin yol açtığı arz kısıtlamasından doğan bir
rant kapısı taksici abilere pek tatlı gelmiş, bu gelir kapısının kapanmaması
için “ Siyaseti etkileyebilecek bir kitleyiz!” lâfını savuruvermişler.
Tamam o zaman! PKK’nın da “siyaseti etkileyebilecek”
bir kitlesi olduğu kesin. Ne yapalım şimdi taksici abiler? Siyaseti etkileyebilecek her kitleden ürküp
korkarak memleketin mahkemelerini mi kapatalım, polisini mi kaldıralım, askerini mi
terhis edelim?
İstanbul taksicilerinin tavrı, uyumsuz
taşralılığın, şehirleşmeye, modern
ekonomiye, hukuk devletine, kurallı yaşamaya isyanından başka bir şey değildir.
Kenar mahalle, şehrin kenarında erimeden kalmış taşra kalıntısıdır ve şehir modernleşmesinin üretim ve ticaret döngüsüne dahil olamamış, olmaya gerek de
görmemiş, bu döngünün gerektirdiği nazik ve kurallı yaşayışa alabildiğine
hınçlı bir kitlenin hadsizliğidir.
Bu tavır sadece taksici abiye has
da değildir. Daha düne kadar taşralılığın ya da köylülüğün kısıtlı yaşayışından
şehrin apartman hayatına düşüveren “apartman
görevlisi” takımında da “ Buralar benden sorulur” hodbinliğiyle, küfürbazlığıyla,
kavgacılığıyla karşılaşabilirsiniz.
Bütün bunlardan sonra, ne kadar
hukuk fakültesi açarsak açalım memleketin insan potansiyeli ortalamasının
kafasındaki düzenin ancak “orman kanunu”
seviyesinde olduğunu fark ediyorsunuz.
Ne dersiniz? Ülkenin adını Magandistan
Cumhuriyeti falan mı yapsak mı?
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder