Tanrı'nın dini yoktur. (Gandhi) |
Dinle ilgili anlayamadığım birkaç
şey var.
Dinin iki iddiası var: Bunlardan biri dinin Tanrı’nın emirlerinden ibaret olduğu.
İkincisi de dinin, insanın mutluluğunun yegâne ve doğru kaynağı olduğu.
Dinin birinci iddiasındaki “emir”,
aslında tamamen siyasi bir kavram. Neden siyasi bir kavram diye düşünüyorum.
Haklısınız. Meselâ karbon atomunun Tanrı’nın emirlerine göre işlediği
düşünülemez mi?
Hayır… Yani hiç kimse kurmalı bir
oyuncağa bir “emir” vermez. Kaldı ki kurmalı oyuncaklar yani iradesiz varlıklar
kendi işleyişlerinin dışına çıkamazlar bir etkinleşme enerjisinden başka bir
şeyle de harekete geçirilemezler. O halde meselâ güneşin varlığı ve işleyişi
bir “emirden” ziyade bir etkinleşme eşiğinin
aşılmasından sonra meydana gelen hareketlenmeden ibarettir. Bu hareketin türü
termonükleer bir reaksiyondur, o kadar.
(Başka bir yere daha yazıyorum.
Oradaki yazılarım çok daha neşeli. Bu biraz tepkisel bir şey galiba. Ciddi
yazılması gereken yerde inadına laubalilik edip de kendi mekânımda tozlu ve
kuru şeyler yazmak. Şartlanma mıdır nedir?)
Tanrı var mı yok mu onu tartışmıyorum.
Oraya girersek kıyamet kopar. “ Kopacaksa kopsun be!” diyenlerinizi duyar gibi oluyorum. Mala davara yaramayan aklımın, malınıza ve davarınıza yaramadığı
gibi içimizdeki pek çok mal-davar
mantıklı adama da yaramadığının pekâlâ farkındayım.
Bu “mal-davar tabiatı”, kendisini önce teşbih/deyim noksanlığı ile belli ediyor.
“Bir şeyi, kelimelerin sözlük anlamlarının ötesine taşımak medeniyeti”, ne
yazık ki artık memleketimizde barınamadığı için kendileriyle ancak “var”, “yok”,
“ gel”, “git”, ıh ıh!”, “hop!” seslenişleriyle anlaşılabilen koskoca bir kitleye “Abi bir dakika dur, dinle lütfen!”
falan diyemezsiniz. Hele o kitle Tanrı’nın emirleriyle hareket ediyorsa önünde hiçbir
şey duramaz.
Öncelikle aklıma gelen soru şu: “
Herhangi birimizin Tanrı’yla konuşması mümkün mü?” Hadi bunun mümkün olduğunu
düşünelim ki varlığı kavranamaz derece karmaşık, büyük ve söz ötesi bir
yaratıcının olası sözcük hazinesini ya da bilgilerini anlayabilmemiz mümkün
olabilir mi? Diyelim ki içimizdeki herhangi bir seçilmiş bunu başardı, bildiklerini bize aktarabilir miydi? Söz
gelimi Centurion Galaksisi’inde
bildiğimiz bütün fizik düzenliliklerinden ötede var olan bir yıldızın içindeki
reaksiyonlarda tüketilen bir elementi anlatacak. “ Bakın! Adı Velkanium olan
bir element var. Aslında o anladığımız
gibi bir element değil. Bildiğimiz atomlardan oluşmuyor. Onun temel yapısı
astrium!” falan diyebilir miydi?
Bana biraz eyyamcı gelse de Mevlana Celâlettin Rumi’nin şu sözü doğrudur: “Karşınızdakine
anlatabildiğiniz, onun anlayabildiği kadardır.”
Peki ama evrenin yaratıcısının sınırsız
bilgisinin sınırlı algıya sahip herhangi bir varlık tarafından “anlaşılabilmesi”
mümkün müdür?
Ama bunu da bir kenara bırakarak
başka bir soruya doğru tırım tırım ilerliyorum: “ Tanrı neden bir dili
diğerlerine tercih eder?”
“ Tanrı’nın işine karışma!” diyecek abilerin ellerinden öpüp bu
soruyu da es geçiyorum. Hadi Tanrı’nın işleri onu ilgilendirir ama “ dillerin
sınırlılığı” sorununa gelince orada bütün olası kabadayılara bir “Höst!” derim
yani…
Tanrı’nın dil tercihinin sebeplerini
bilemeyiz ama seçtiği söylenen dillerin, dinlerin kaynakları olduğunu
biliyoruz. Bunun da ötesinde, Tanrısal bilgiyi bize aktardığını iddia eden
dillerin ait oldukları ulusların yaşantılarınca sınırlandırıldığını ve biçimlendirildiğini
de biliyoruz. Bunu nereden biliyoruz? Toplumların genel yaşam tarzlarına egemen
olan değerlerin ve unsurların niteliğinden… Ne gibi? Hayatları deve üzerine kurulu bir toplumun
kelime haznesi buna göre dolar.
Soru şu: Yaşam tarzı kadını
aşağılamak, kullanmak üzerine kurulu herhangi bir toplumun dillinin kelime haznesinde meselâ adalete,
mutluluğa, şefkate, merhamete dair kelimeler bulunma ihtimali ne kadardır?
Bana kalırsa daha önemli ve
yakıcı soru şu: Tanrı bütün insanlara
mutluluğun yolunu göstermek için deve
çobanlığıyla ticaretle kölecilikle çok eşlilikle erkek egemenlikle karakterize
edilebilecek bir toplumun kelime dağarcığını mı seçmelidir?
Neyse… Bugünlük bu kadar yeter…
Hepimizin çok daha önemli işleri var… Hayatınızı günden güne dinin emirlerine göre kısıtlayan emirnameler boğazınızı her gün biraz daha sıkarken kim böyle şeylerle
uğraşır ki değil mi?
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder