23 Ocak 2019 Çarşamba

Öksüz Türklüğümüz Ve Atsız



Çok eski bir arkadaşım, gen testi yaptırdığını, kanında zerrece Türklük çıkmadığını, bunun da onu çok rahatlattığını, tavsiye ettiğini  yazmış. Adını vermediğime göre herhalde problem olmaz. Zaten bahsettiği şeyi çok da önemsemediğine göre ondan böyle bahsetmemeden de gocunacağını sanmam.

Bu ifadelerin önemi ya da sakıncası ne?

Atatürk’ün “Muhtaç olduğun kudret  damarlarındaki asil kanda mevcuttur!”  sözüyle anlatılmak istenen nedir?

Yaşı elliye yaklaşan bir kuşağın Atatürk’ün Gençliğe Hitabesi’ni ezberlemiş olması gerekir. Dolayısıyla Hitabe’nin bitiş cümlelerini bilmemesi mümkün değildir.

Yaşı elliye yaklaşan bir kuşağın, bu yüzden Atatürk’ün Türklükle ilgili kanaatlerini bilmemesi de mümkün değildir.

Sevgili arkadaşımın iki-üç  alaycı cümlesi acaba basit nükteler/  şakalar olarak görülüp savuşturulabilir mi yoksa şu anda ülkenin temelini teşkil eden Türk uluslaşmasına karşı yürütülen açık düşmanlığın bir parçası olarak görülebilir mi?

Bana kalırsa sevgili arkadaşımın alaycılığı, tam da şu anda, Türklüğ’ü alaya almanın “insanlık/hümanizm” olduğunu sanan, enternasyonalist  sosyalistlerin/liberallerin, Kürt etnikçilerinin ve şeriatçıların ortak düşüncelerinin ve düşmanlıklarının bir  ifadesi.

“Canım Türk olmuşsun, Kürt olmuşsun ne fark eder, iyi insan ol yeter!” safdilliği de bu düşmanlığın zımni destekçisi.

Neredeyse adı Türkiye olan bir memlekette “Ama ha “Türküz” falan demeylim, ayıptır, günahtır, Türk olan var olmayan var. Gücenmesinler!” diyecek noktaya geldik. Aslında “neredeyse” falan diyorum da on beş yıldır o noktadayız.

Güzel kardeşim! Bu ülkeyi kuran insanlardan, dünyada daha iki yüz milyon var! Yani bir ülkenin sahipliği ya da egemenliği  öyle etiket, tabela değiştirir gibi değiştirilebilecek bir şey değil.
Kaldı ki bir logoyu bile değiştirmenin ülke genelinde milyonlara varan maliyetleri olabiliyor. Bir ülkenin kuruluşunda seçilen değerler, o ülkenin vatandaşlarının davranış normlarını, siyasi tercihlerini, siyasal davranışlarını, güvenlik politikalarını  yani her şeyi değiştirir.

Dolayısıyla Türk kimliğinin herhangi bir resmi belgeden silinmesi, basit  ve etkisiz bir tercih olamaz. Böyle bir eylem ülkenin kuruluş temellerini doğrudan yıkmaktır.

Ne yazık ki son on beş yıldır Türk’ün ülkesinde, Türklük öksüzdür. Kendi ülkesinde Türk adı küçümseniyor, yok sayılıyor daha kötüsü, “insanlık  düşmanı” sayılıyor.

Bu nasıl yapılıyor?  Bu, iki koldan yapılıyor.

Birinci kolda doğrudan doğruya Kürtçü bölücülüğün silâhlı propaganda aleti ve  şeriatçılık kol kola Türk adının varlığına saldırıyor.

İkinci kolda ise “ulusalcı” denen ılımlı milliyetçi ve solcu   grup, Türk adını mümkün mertebe anmadan, öncelemeden ve merkezileştirmeden bir ulus yaratabilmenin yolunu arıyor. Elbette bu grubun içinde istisnalar var fakat  bu grubu karakterize eden büyük  kitlesel siyasal oluşum olan ve “belirleyici örneklem” sayabileceğimiz CHP, “Türksüz Atatürkçülük” fikrini, sosyalizmin enternasyonalizmi ve Stalin’in “Ulusal Sorunu” ile topluma kabul ettirmeğe çalışıyor.

Her iki kolun da telkinleri, toplumda “Türklüğün aslında önemsiz bir ayrıntı olduğu” kanaatini yerleştiriyor. Ve işte Türklük böylece öksüz ve sahipsiz kalıyor. Böylece Türkiye Cumhuriyeti’ni kuran ulusun varlığı ve değerleri toptan inkâr ediliyor, yok ediliyor.

Peki Atsız’ın konuyla ne ilgisi var?

Şüphesiz Atsız’ın konuyla çok ilgisi var. Çünkü Atatürk’ten sonra devlet felsefemizden kovulan Türkçülüğ’ü tek başına savunan bir Türk kahramanı o. Çünkü Türk adını ve tarihini bugünküne çok benzer saçmalıklarla inkâr eden  bütün kitlelerin, yığınların karşısında cesaretle durmuş bir kahraman o.

Peki bize düşen ne? Bize düşen, Türk adının meşruiyetini ve geçerliliğini tavizsiz bir biçimde her  kayıt ve şart altında  geri çekilmeden ve kötülükle hiçbir uzlaşmaya girmeden  savunmak.

Çünkü öksüzler, analarının öldürenlerle uzlaşılarak sahiplenilmez…




Hiç yorum yok: