Ülkemiz liberallerinin, temel haklar kuramının istismarından başka bir şey olmayan etnik ırkçı siyasetin terör tehdidiyle milletimize dayattığı “yol haritasını” eleştirmemesi zaten tuhaftı ama öte yandan bunun gayet ham bir toplum mühendisliği projesi olduğunu görmemeleri de ibret verici…
Bunda en büyük etki sanırım komünist eskisi nevzuhur bir takım liberallerin bir muhafazakâr siyasetçiye eski ideolojilerinin sloganlarını, yeni ve orijinal fikirler gibi kabul ettirebilmiş olmaları.
Bir takım bürokratların aşırılıklarının temcit pilâvı gibi tekrarlanması ve bu hatalar üzerinde tazelenen kindarlıktan gayrı bir şey olmayan sığ etnik ırkçı siyasetin, zamanında ideolojik vasatını beslemiş bu eski solcuların şimdilerde, güya milletin muhafazakâr çoğunluğunun değerlerine yaslanmış bir başbakanı bu kadar etkileyebilmeleri gerçekten şaşırtıcı.
Başbakan, içinden çıktığı toplumu okumak yerine, toplumuna yabancılaşmış, toplumun millî hassasiyetlerini küçümseyen sosyalist eskisi sözde liberallerin etkisinde kaldıktan sonra hükümete yönelen öfkeye şaşmamalı…
Bu açılım savunucuları, sanki birbiriyle uzlaşmaz değerlere sahip iki toplumu barıştırmak gibi saçma sapan bir işe soyunmuştur.
Temel hakları dillerine pelesenk edenler, toplumu devlet eliyle birbirine yabancılaştırmak üzere olduklarını maalesef fark edemiyorlar. Birbirlerine el gözüyle bakmayan bir toplumun ayrılmaz parçalarını, resmi olarak etnik kökende ayrıştırmak, bir takım insanların kimliğine resmen ırk belirten ifadeler yazmak sonra da bunun ayrımcılığa yol açmaması için ayrımcılığı yasaklayan kanun çıkarmaya kalkmak, etnik ırkçılığın aklına uyarak toplumu bölmekten başka bir şey değildir.
Bu, etnik ırkçılığın, basiretsiz bazı bürokratlara duydukları ölmez nefretin üzerinden kendi kompleksine dayanan sığ bir toplum mühendisliği tasavvurunu hayata geçirmek gayretidir.
Etnik ırkçı siyaset, “milletleşme” dinamiğini anlayamayan kabileci seçkinlerin yürüttüğü bir tür sınıf savaşıdır.
Bu açılım, milletleşmenin getirdiği kültürel farklılıkların, belli bir merkezde benzeşme sürecini, kabileciliğin içe kapanmacı kompleksine feda etmektir, tersine çevirmektir.
Açılımda muhafazakâr bir hükûmet, kendini iktidara taşıyan toplumun şehitlik, vatan, bağımsızlık gibi değerlerinin anlamını , sosyalist eskisi okur yazarların ve bazı nevzuhur liberallerin nasihatleriyle harekete geçmiş ve milletinin tabiatını tersine çevirebileceğini sanmıştır.
Hükûmetin kadim ideolojik kökeni zaten millet realitesini inkâra dayanmakta ve bu şekilde de yabancılaşmış enternasyonalistlerle ve etnik ırkçılarla rahatlıkla dirsek teması kurabilmesini sağlamakta…
Toplumsal barış, kanun emriyle sağlanamaz. Kimlikler kanun emriyle oluşturulamayacağı gibi kanun emriyle de korunmaz. Açılım, terörle yıpratılmış ilişkilerin kanun emriyle düzeltileceği yanılgısıdır.
Kanunla kimlik yaratmak, milletleşme seviyesine gelememiş toplumsal yapılara siyasi bağımsızlık kazandırma projesinin bir aşamasıdır ve böyle bir proje liberalizmin müdahalesizlik ilkesine kökten aykırı faşizan teşebbüstür. Kanun yoluyla etnikliği resmileştirmek, önce insanlar arasına giderilemeyecek farklılıkların gerilimini sokmak, toplumu tedirgin etmek ve sonra insanlara birbirlerini sevmelerini emretmektir.
Etnik ırkçılığın faşizan karakterine teslim olarak farklılıklara göre hukuk kuramını esnetmek, azınlık diktası kurmak demektir.
Açılım projesi, doğal hukuka göre şekillenmiş demokratik bir millî egemenlik yerine, güç tehdidiyle değiştirilmiş yasama kararları sayesinde egemenliğin bölüştürülmesinin bir başka adıdır. Eğer millî egemenlik liberalizm açısından anlamsız bir kavram değilse, liberalizmin haklar düşüncesinin açık bir istismarı olan bu projeyle yapılmak istenenin vicdani eleştirisinin yapılması gerekir.
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder