7 Temmuz 2023 Cuma

Her Şey Ucuzladı Be Oğlum!

 

Bugün bir benzin istasyonunun marketinden üç tane sandviç aldım.


O anda dikkat etmemiştim ama tam yemek için paketleri açacaktım ki hepsinin küflendiğini fark ettim.


Son zamanlarda benzin istasyonlarında hizmette bir rekabet ve yenileşme var ki bu da sevindirici. Ne yazık ki elemanlar istasyonların market   kısımlarının işletilmesine yeterince özen göstermiyor. 


Bu kibirli bir yakınma gibi görünebilir ama mermer desenli seramikleri ve laminant kaplı dolap kapaklarını düşündüğümde hepsinin aynı kelimede buluştuğunu görür gibi oluyorum: Ucuzluk.


İşin üzücü tarafı, bizde ucuzluğun kaliteyle bağının koparılmış.


Bizde ucuzluk, malzemenin, hizmetin, malın kalitesizliği demek. 


Peki ama neden böyle?


Koca koca laflar ettiğimiz bu blog nahiyesinde gene ahududu tadında ahkâm kesecek olursak; bu bir “medeniyet erozyonu”. (Günlük siyasetin ana avrat küfürlü, ucuz taraftarlıklı ve anahtarlık tadındaki tartışmalarının tavuk dürüm kolaylığında tüketilebildiği bir yerdeyiz hacı abi…)


Medeniyet erozyonu ne demek? Medeniyet erozyonu aslında iki yetmezlikle ortaya çıkıyor. 


Bunlardan biri nedensellik yitimi. ( Hoyda bre felsefeye gel! Ne diyo lan bu?  Bırak yazsın… Yazar yazar sonra vazgeçer dingil…) Nedensellik yitimi ne demek? Olayların neden sonuç ilişkilerini düşünmek yetisini/melekesini kaybetmek/yitirmek demek. Yani? “Perşembenin gelişi çarşambadan bellidir” sözünü unutmak, sonra da hiç anlayamamak demek.


Bunların ikincisi, birinciye bağlı olarak “değerleme yetmezliği”. Yani? Söz gelimi bir mal alırken malın içindeki katma değer farklılığını görmek yerine toplumdaki cari eğilimlere göre karar vermek demek. Bu mal, bir araba olabildiği gibi bir edebiyat eseri, bir resim, bir beste de olabilir. Değerleme yetmezliği nereden kaynaklanıyor? Değerleme yetmezliği aslında bir toplumun sahip olduğu değerleri yitirmesiyle ortaya çıkıyor. ( “Değer” dediği şey ne lan? Bilmem? Fiyat demek istiyor herhalde… Bir de böyle ukalalar var. Birkaç kelimeyi art arda sıralayınca allame oldum sanıyorlar!)


“Değer”, sahip olmak istediğimiz ve sahip olduğumuzda da korumak istediğimiz varlık demek.

Değerleme yitimi yaşayan toplumlarda, insanlar sadece somut varlıkları “değerlendirir/değerler”.  Böyle toplumlarda insanlar, elle tutamadıkları, kendilerine fiziksel bir tatmin sağlamayan hiçbir şeye değer vermezler. Böyle toplumlarda “estetik” gelişmez. Estetiğin gelişmemesi, inceliğin olmadığı anlamına gelir. İnceliğin olmaması, nezaketin yokluğu anlamına gelir. Nezaketin yokluğu, duygudaşlığın yokluğu anlamına gelir. Duygudaşlığın olmaması ortak duyguların paylaşılmaması anlamına gelir. 


Geri bir toplumda paylaşılan şeyler, somut kan bağlarının fiziksel güç baskısı, ekonomik gücün ayrıcalıklarına verilen önem, kitleleşmenin getirdiği sorumsuzluk duygusu ve fiziksel saldırganlık potansiyelinin yarattığı tatmin gibi şeylerdir.


Dolayısıyla geri bir toplumda,  sanat akımlarının, edebiyat eserlerinin düşünce/felsefe çabalarının bir değeri yoktur.


Böyle bir toplum, cemaatler halinde yaşayan bir kabileler koalisyonundan ibarettir.


Böyle bir toplum için mermeri daha ucuza elde etmek yerine mermer taklitlerini ucuza elde etmek yeğlenir. 

Böyle bir toplumda dışavurumcu bir eserdeki ışık etkilerini araştırmaktansa yüz liraya herhangi bir camcıdan alınan resmi lüks evin duvarına asmak yeğlenir. 

Böyle bir toplumda Dostoyevski’nin çarpıcı tahlillerini okuyup kafa yormak yerine hazır vaka dosyalarından kopyalanıp yapıştırılmış metinlerin yığıldığı “kitaplara” göz atmak yeğlenir.


Böyle bir toplumda “akıllılık” demek, emek harcanarak oluşturulmuş şeyleri mümkünse bedava alabilmek demektir.  Geri toplum, emeği amele pazarındaki yevmiyeyle değerlendiren ama  nitelikli herhangi bir emeğin niteliğinden gelen katma değeri asla belirleyemeyen, takdir edemeyen toplum demektir.


Geri toplum, bir yağma toplumudur. Sanırım o yüzden geri toplumların insanları “üretim araçlarının kollektifleştirilmesiyle” hâlâ aynı üretimin sürdürülebileceğini hayal etmekte bu kadar ısrarcı oluyorlar. 


Ucuzluk ne güzel değil mi?


(Her şey ucuzladı canım, ne yapalım şimdi? Ucuzladı mı? Benim niye haberim yok? Bırak lan şunun gibi dingilleri! Geri zekâlı! Yazıyor, yazıyor kendi kendine bir de cevap bekliyor. He ya! Biz niye okuduk peki bunu abi? Neden olacak oğlum? Her zaman böyle bir salak bulamıyoruz da ondan…)


Hiç yorum yok: