10 Haziran 2022 Cuma

Haydi Mutlu Olalım!

 



Bazen yoğunlaşamıyorum.

 

O zaman yoğunlaşabileceğim bir şey yapmaya çalışıyorum.

 

Bazen bütün işim sadece okumak – ve belki yazmak- olsaydı nasıl olurdu, diye düşünüyorum.

 

Şimdilerde psikologlar, sanal ağın getirdiği hızlı etkileşimin yarattığı dopamin bağımlılığından bahsediyorlar. Kesinlikle çok haklılar. Peki ama sorun şu: Dopamin bağımlılığına indirgenen şey acaba mutluluk arayışı olmasın?  Ya da hızlı dopamin salgısıyla  hızlı elde edilen hazza mı bağımlı olduk?

 

İnsan ne için yaşar? İş geliyor bu soruda düğümleniyor.

 

İnsan sadece mutlu olmak için yaşar.  İnsanın nihai amacı mutlu olmaktır. Böyle olmasaydı, neden telâfi mekanizmaları geliştirirdik ki? Pollyana  her durumda bir mutluluk sebebi bulmaya çalışmıyor muydu?

 

Peki mutluluğun indirgenmiş tanımı ne? Çok basit: Dopamin, serotonin, oksitosin salgılayabilmektir.

 

“ Sevdiğin işi yaparsan bir ömür boyu mutlu olursun.” Diyen Konfiçyüs  neden bahsediyordu?

 

Sevdiği işi yapan insan, sürekli bir endokannabinioid kaynağı keşfetmiş olur. Bu arada “ Cannabi sativa” esrar bitkisidir yani hint keneviri. “Endokannabinoid” de vücudun kendisinin sentezlediği esrar benzeri etkiye sahip vücut kimyasallar anlamına geliyor.

 

O halde mutluluk bize dışarıdan mı geliyor?  Yoksa biz onu kendimiz mi üretiyoruz?

 

Anlayabildiğim kadarıyla olgun insana/kâmil insana atfen mutluluğun, kendi kendimize bulmamız gereken bir değer olduğu  kabul ediliyor. Hadi gene kolaycılık edelim:  “Endokannabioidlerinizin / içesrargillerinizin salgılanması için durmadan dış kaynak aramayınız. Her durumu  içesrargil salgılanması için bir sebep  olarak kabul edin.  Meselâ:

Trafik sıkışıklığının, arabanızda güzel şarkılar dinleyebilmeniz için bir fırsat olduğunu düşünün ve  güzel bir şarkı açın. Arabası olmayan yoksul bir öğrenciyseniz ve sıkışık bir otobüsteyseniz, manzarayı, güzel arabaları, güzel binaları seyredin. Bunların hiç birini yapamıyorsanız, hayal gücü TV’ye müracaat edip güzel şeyler hayal edin.

 

Eğer “ Ben bunların hiç birinin yapacak kadar iradeye sahip değilim.”  Diyorsanız, kendi kendinize iyi bir öğrenim görmek için üniversiteye giderken o sıkışık otobüse bindiğinizi lütfen hatırlatın. Ya da arabanızda trafiği beklerken bu gecikmenin muhtemel bir kazayı engellemiş olabileceğini, en nihayetinde sevdiklerinize kavuştuğunuzda bu anın artık unutulacağını ya da o sıkışıklığın sayesinde ne zamandır dinlemediğiniz bir şarkıyı dinleyebildiğinizi lütfen kendinize hatırlatın. ( Çünkü bunları yazarak aslında kendi kendime de  bir öğüt verdim.)

 

(Okumak ve yazmak neden önemli?)

1-     Düşüncelerinizi toparlayıp organize ettiğinizde kafanızdaki dağınıklık azalıyor.

2-     Bunu yapabildiğinizi görünce işleri yoluna koyabileceğinizi düşünüyorsunuz ve telaşınız ve belki paniğiniz diniyor.

3-     Ortaya bir “eser” çıkardığınızda, muhtemelen kendinizi çok daha yararlı, üretken ve biraz da “ölümsüz”  hissediyorsunuz.

 

 

2 yorum:

afşar dedi ki...

Bana bunları sabırla anlattığınız için çok teşekkürler.

Ne yazık ki ben gerek teknolojik cehaletimden gerekse sabırsızlığımdan ayrıntıyla uğraşamıyorum.

Dediklerinizin an fazla %40'ını anlayabiliyorum. Daha önce de belirtmiştim: hayatta en hoşlanmadığım şey, bilgisayar oyunlarının ayarlar menüsüyle oynamaktır.

Ayar yaparak harcayacağım zamanı, öğrenerek ve düşündürerek harcayabilirim.

Küçük kızım da kanalımın ancak ilgilisi için önemli olduğunu, içeriklerinin ciddi olduğunu ama popüler olmadığını zaten söylüyor.

Ortaya konan iş önemliyse önemlidir, değilse makyajla hiçbir değer kazanamaz.
"Altın çöpe düşse değerin kaybeder mi?
Tenekeyi parlatsan hiç çeyrek altın eder mi?" demiş Barış Manço.

Verdiğiniz bilgiler altın değerinde ama ben altın değerinde değilim. Sorun bu. Yine de duygudaşlığınız , beceriniz ve vefanız için sonsuz teşekkürler.

afşar dedi ki...

Dediklerinizi inanılmaz önemsiyorum. Sorun "anlayamamak" . bu size garip gelebilir ama bir donanımın bir noktada yazılımın gerisinde kalması gibi bir şey... Belki yavaş belki geriden... Sözleriniz inanılmaz değerli, sağ olun var olun.

İdrakim sözlerinizin değerini anlamaya yetiyor ama içeriğini anlamaya yetmiyor. Maruzatım budur. Lütfen bilgilendirmekten vazgeçmeyin.