Rusya ABD’nin patronajına meydan
okuyor. Bu elbette ABD sözde dünya egemenliğine karşı çıkanları
cesaretlendiriyor.
Sorunlar şunlar:
1- Geçmişte
ABD’ye karşı komünist bir blok vardı ve komünizmin hiç de sanıldığı gibi adil
ve insani bir düzen olmadığı ortaya çıktı. Dolayısıyla Rusya’nın önderliğine
soyunduğu ve bizim Avrasyacıların da peşin peşin kabul ettikleri bir “alternatif” bloğun
tekrar komünizm ile oluşturulması mümkün mü? Sanırım Avrasyacılarımızın asıl
özlemleri Rus iş birliği değil, yeni bir Varşova Paktı’nda Rus ayısıyla veya
Çin faresiyle kol kola sosyalistçe adalet
dağıtmak .
2- Rusya
önderliğindeki herhangi bir az gelişmiş/mazlum milletler bloğunda Ruslar başka
bir ulusun kendileriyle eşit haklara sahip olmasına izin verirler mi? Ruslar’ın
ABD karşıtlığı acaba adalet arayışından
mı yoksa ulusal egemenliği ve etki alanını genişletmek arzusundan mı? Ne yazık ki Avrasyacı vatanseverlerimizin hiç
akıllarına gelmeyen bir başka soru da bu. Yani yarın bir gün Ruslar
bürokrasimizi belirlemeye başladıklarında acaba sosyalistlerimiz “ Ne yapalım?
Bunca yıl ABD sömürgesiydik, biraz da Rusça öğrenmekten kimseye zarar gelmez!”
mi diyeceklerdir?
Burada temel sorun ulusal
bilincin zayıflığı. Kısacası Türk gibi düşünmemek; daha doğrusu Türk olarak
düşünmemek.
Türk olarak düşünmemek, Türkdışı
düşünmek ne demek?
Dünyada bir düzen tartışması sürerken kendi
başımıza var olamayacağımızı, mutlaka herhangi bir ittifaka üye olarak
sırtımızı sağlama almamız gerektiğini söyleyip durmak Türkdışı düşünmektir. Bu
kafa, NATO’nun ikiyüzlülüğüne karşı çıkarken namuslu davranmakla övünebilir ama
öte yandan Türk’ün kaderini Rus ayısına veya Çin faresine peşkeş çekmek
istediğini ne yazık ki fark edemiyor.
Bu kafa yapısı bir Türk
Devletleri siyasi birliğini kabul edemeyen, bunu hayal sanan, Ruslar veya
Çinliler tarafından zamanında güdülenmiş, yabancılaşmış bir komünist militan
kitlenin kafa yapısıdır. Bu kafa yapısının Türk’ün kendi başına, kendisi için bir şey yapabileceğini düşünmesi
imkânsızdır. Çünkü düşüncelerinin ağırlık merkezi Türk değildir. Dolayısıyla bu
insanların “barış” telakkisi, kendi kafalarını şekillendiren “büyük devletlerin”
onlara aşıladığı, adalet dağıtıcı büyük ülkelerden birine yaslanmak, kul olmak fikrinden başka bir şey
değildir.
Bir Türkçü Türk’ten daha büyük ve
değerli bir ulus bilmez ve tanımazken bu insanların sürekli Rusya veya Çin’den
medet ummalarının sebebi de budur. Onların
kafasında Voroşilov’un veya Lenin’in kuklası bir Atatürk tasavvurundan
başka bir şey yoktur ve bundan dolayı da Türkçüleri her fırsatta NATOCU
Amerikancı vs diye yaftalamaktan çekinmezler. Onların anlayacağı dilden
söyleyelim: “Ne Amerika Ne Rusya Ne Çin, HERŞEY TÜRKLÜK İÇİN!”
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder