Bir ispat ancak önermenin
bağlamında gerçekleştirilebilir.
Neden böyledir? Çünkü her önerme
ancak belli şartlarla öne sürülür. Şarttan bağımsız tanım ve önerme öne
sürülemez.
Peki Tanrının varlığının bilimle
kanıtlanması mümkün olabilir mi? Maalesef Tanrı’nın varlığı hiçbir bilimsel
örnekle gösterilemez, kanıtlanamaz.
Bilim bize tabiatın
düzenliliklerini açıklayabilir. Fakat hiçbir düzenlilik mükemmel bir aklın
kusursuz tasarımını göstermez. Peki ama neden Mucize gibi gözlediğimiz
olağanüstü güzellikler mükemmel bir tasarımdan başka neyle var edilebilirdi ki?
Bunu iddia edebiliriz fakat şunu
unutmamalıyız: Bilim bizim algı sınırlarımızla ilgilenir. Ya da şöyle söyleyecek olursak: Algılayamadığımız şeyi bilemeyiz. Peki ama nasıl oluyor da algılarımız dışında
kalan şeyleri de bir şekilde bilebiliyoruz? Algı sınırlarımızın dışında
kalanları, çeşitli araçlarla algı sınırlarımızın içine çeker, tercüme ederiz.
Kızılötesi dalgaları, görünebilir sahaya
çekerek karanlıkta görebiliriz.
Teknolojimizi geliştirdikçe algı
sınırlarımızı yapay olarak genişlettiğimizi söyleyebiliriz.
Peki ama insanlar Tanrı’ya bilimin ve teknolojinin sağladığı imkânlardan dolayı mı inanırlar?
Yoksa onun varlığını inançlarıyla mı kanıtlamaya çalışırlar?
Tanrı inancı, bilimin getirdiği
kanıta dayalı bir inanç değildir. Çünkü Tanrı’nın varlığının niteliği bizim
algılarımızın sınırlarına çekilemez ve tercüme edilemez. Kaldı ki sınırlı bir
kapsamla sınırsızlığı açıklamak ancak matematik evrende mümkün olabilir.
Tanrı’nın bilimle açıklanabilmesi
için açıklanabilir, kanıtlanabilir şeklide “sınırlı” olması gerekir. Oysa Tanrı
sınırsızdır. Dolayısıyla kavranması mümkün değildir. Kavranması mümkün olmayan
bir varlığın “tanımlanması”, “ açıklanması” mümkün değildir.
Dolayısıyla önce bir şeye inanıp sonra
algılanan her şeyi onunla ilgilendirmek, elinde çivi olan birinin her şeye
çekiç gözüyle bakmasına benzer. ( Ya da tersi)
Buradaki temel yanılgı ya da
kasıt şudur: Tanrı’ya bilim aracılığıyla
inanmak demek onun varlığının akılla açıklanabileceği anlamına gelir. Peki ama dini savunanlar neden dinin sıradan insanların akılcı sorgulamasına
kapalı olduğunu söylerler?
Eğer Allah madde değilse maddenin unsurlarıyla
nasıl açılanabilir? Kısaca söyleyecek olursak madde olmayan, maddeyle açıklanamaz. Hiçbir maddi benzetme Tanrı’nın işleri veya şahsıyla ilgili
bir açıklama getiremez. Neden böyledir?
Çünkü Tanrı’nın yaratımı nedensellik
dışıdır. Onu nedensellikle ilişkilendirdiğimiz anda onun iradesini ve gücünü
sınırlandırmış oluruz.
Peki özellikle Nurcuların pek sık
kullandığı sözde matematik veya fiziksel ispat yöntemi nereden geliyor?
Bunların kaynakları anlayabildiğimiz kadarıyla Hurufilik, kabalizm ve Yahudi mitolojisi…
Tanrı’ya inanmak isteyenler
başkalarının uzmanlığına, bilimin maharetlerine
sığınmak istediklerinde,başkalarının aklıyla aklın ve algının dışında kalan bir
varlığı anlamağa çalışıyorlar demektir.
Sözde bilimle bilim sömürüsüyle
Tanrının varlığı kanıtlanamayacağı gibi bu basitlik, Tanrı hakkındaki ulvi
düşünceleri ve güzel hisleri bayağılaştırmaktan başka bir işe yaramıyor.
2 yorum:
"Sözde bilimle bilim sömürüsüyle Tanrının varlığı kanıtlanamayacağı gibi bu basitlik, Tanrı hakkındaki ulvi düşünceleri ve güzel hisleri bayağılaştırmaktan başka bir işe yaramıyor." Ama zaten düşüncelerinin ulvi olduğuna da inanmam. Bu ancak bazı tasavvuf yorumlarında gözlenebilir.
Onların zaten tasavvufa bile tahammül edemediklerini düşününce...
Yorum Gönder