24 Eylül 2021 Cuma

Kürt Sorunu Var Mı Yok Mu?

 

 “Kürt sorunu” yaveleri gene havalarda uçuşuyor.

 

Bu solda o kadar doğal ve olağan bir şey olarak kabul ediliyor ki dinci bir muktedirler kitlesinin “Kürt  sorununu bitirdik” söylemi derhal muhalefet refleksiyle reddediliyor


.

 

Hayır elbette dinci muktedirleri aklayacak değilim.  Sonuçta  seçimlerden aldıkları yetkiyi  zamanında PKKlı bebek katilleriyle paylaşanlar onlar.

 

Peki ama bu kötülük, CHP ile kitleleşen solun ideolojik planda PKK ile işbirliği yapmasını meşrulaştırıyor mu? Sonuçta meclisteki sözde Kürt partisi, PKK’nın işbirlikçisi ve dahası temsilcisi olduğunu inkâr etmiyor.

 

Burada “sui misal emsal  teşkil etmez” ilkesine aykırı olarak dinci muktedirlerle popülist sosyalistler birbirleri üzerinden  bölücülüğü aklamağa çalışıyor, olan biten bu.

 

Her şeyden önce Cihat Yaycı amiralimizin şu sözünü hatırlamak ve hatırlatmak istiyorum: “ Karşınızdakinin sözlerini “sorun” olarak kabul ederseniz, çözüm yalnızca  onun taleplerini karşılamak anlamına gelir.”

 

 “Kürt sorunu” denen  şeye de bu açıdan bakmak gerekiyor.

 

 “Kürt sorunu” derken  popülist sosyalistlerimiz, liberallerimiz ve dincilerimiz ne anlıyor? Onlara göre bu “sorun” Kürtlerin ezilmesi, yok sayılması ve ayrıştırılması. Yani onlara göre Kürtlere “Siz Kürtsünüz Türk değilsiniz ve dolayısıyla Türk egemenliğinin kanunları sizi bağlamaz, bu zamana kadar sizi aynı kanunlara uydurduğumuz ve Türk saydığımız için özür dileriz. Herkes kendi bağına ve kanıtlanabilir soy ilişkilerine göre bir egemenlik alanı  oluşturmazsa demokrasi gerçekleşmez.” dersek sorun çözülecek. Peki ama gerçek bu mu?

 

“Kürt sorunu”  gerçekte PKK’nın, Kürtler üzerinden  Türkiye’de iki milletli, iki egemenlikli, bölünmeye müsait bir toplumsal düzen ve devlet yapısı oluşturmaya çalışması.

 


 Peki ama Türk solcuları ve dincileri olayı böyle mi anlıyor? Elbette hayır. Çünkü onlara göre “devlet” evrensel bir takım ideallere göre bütün kimliklerden ve ideolojilerden arındırılmış saf insani bir hizmet makinesi. Onlar, devletin başına kim geçerse geçsin onun kendiliğinden çalışabilecek  otomatik aygıt olduğunu sanıyor ya da böyle olduğu ahmaklığını  bize yutturmağa çalışıyorlar. Oysa devlet belli bir milletin kanı pahasına elde edilmiş bir toprak parçasında gene aynı milletin kanı pahasına elde ettiği mutlak hükmetme ve belirleme gücü olan egemenlikle yönetilen ulusal bir aygıt dahası bir değerdir.

 

Ülkemizde sosyalistler ve liberaller ideolojileri gereği, dinciler de dinleri gereği Türklükten alabildiğine nefret ettikleri için Türklüğü yok ederek sözde Kürt sorununu çözebileceklerini sanıyorlar. Türkiye fiilen bir Türk düşmanlığı koalisyonuyla yönetildiği ve muktedirleriyle muhalifleriyle herkes bu koalisyondan alabildiğine yararlanabildiği için ortada hâlâ “Kürt sorunu” yaveleri dolaşıyor ve bu yave üzerinden HDPKK ile  cisimleşen vatana ihanet ve bölücülük hâlâ kendisine bir meşruiyet sahası bulabiliyor. Oysa çağdaş bir ulusal devlette  HDPKK gibi oluşumların zaten var olamamaları gerekirdi.

 

Türkiye’de Türk düşmanı  kanserleşmiş siyaset bütün siyaset alanını alabildiğine işgal ederken Türk Milleti’nin bütün insani değerlerini her yönden sömürerek onun sırtından bir parazit gibi yaşıyor. İşte “Kürt sorunu” da Türkiye’de Türk Ulusu’nun sağladığı ayrımsızlıkla ve  benimsediği “pozitif körlükle” sunduğu mülkiyet, yaşam ve hürriyet haklarını alabildiğince sömüren Kürtçülerin, Türk Milleti’ni kendi emirleri altına almak ve “köpekleştirmek” çabasından başka bir şey değil. Onlar istiyorlar ki Türk Milleti’ne ne yapıp yapamayacağını eli silahlı Kürt  eşkıyaları emretsin. Onlar istiyorlar ki  Türkler  kendilerini ayrı bir millet olarak kabul ettirecek Kürtlerin her kaprisine  Kürt silahlı tehdidi korkusuyla boyun eğsin ve böylece Kürtlerin iki dudağı arasında eğreti bir barış ve demokrasi içinde yaşayalım.

 

Eğer bir “Kürt sorunu” varsa işte budur. Bu sorun bütün Kürtleri olası bir iç savaşın oyuncusu haline getirmek çabasından başka bir şey değil.

 

Eğer bir “Kürt sorunu” varsa bu sorunun çözümü her Kürdüm diyene bir derebeylik vermek değil.

 

Eğer bir Kürt sorunu varsa bu sorunun çözümü, Kürtlük adına silaha sarılmış herkesi sonuna kadar ayrımsız yok etmekle başlar. Daha sonra  Kürtlüğü ayır bir ulus olarak bize dayatmak isteyenleri vatandaşlıktan atmak, vatandaşlık haklarını kısıtlamaya kadar varan yaptırımlarla cezalandırmak işin hukuki boyutunu oluşturuyor.

 

Şurası unutulmamalıdır ki Türk Milleti’nin egemenliğini mutlak kabul etmeyen hiç kimsenin usul hukukundan yararlanmaya hakkı olamaz. Böyle insanların vatandaşlık hakları zımnen ortadan kalkmıştır. Çünkü vatandaşlık hakları, ancak vatandaşlıkla ilgili hakları olduğu kadar sorumlulukları ve yükümlülükleri de kabul etmekle var olabilirler.

 

İşte bu yüzdendir ki Türk Milleti’nin,   bebek katili sürüsü PKK’nın ve yardakçılarının, kendisine neyin sorun olduğunu söylemesine ihtiyacı yoktur. Bu yüzdendir ki Kürt sorunu yoktur.

 

2 yorum:

Nevin Çelik dedi ki...

Gayet güzel bir analiz. Dilinize sağlık.

Afşar Çelik dedi ki...

Hocam ben teşekkür ederim.