Bu solda o kadar doğal ve olağan bir şey olarak kabul ediliyor ki dinci bir muktedirler kitlesinin “Kürt sorununu bitirdik” söylemi derhal muhalefet refleksiyle reddediliyor
.
Hayır elbette dinci muktedirleri
aklayacak değilim. Sonuçta seçimlerden aldıkları yetkiyi zamanında PKKlı bebek katilleriyle paylaşanlar
onlar.
Peki ama bu kötülük, CHP
ile kitleleşen solun ideolojik planda PKK ile işbirliği yapmasını
meşrulaştırıyor mu? Sonuçta meclisteki sözde Kürt partisi, PKK’nın işbirlikçisi
ve dahası temsilcisi olduğunu inkâr etmiyor.
Burada “sui misal
emsal teşkil etmez” ilkesine aykırı
olarak dinci muktedirlerle popülist sosyalistler birbirleri üzerinden bölücülüğü aklamağa çalışıyor, olan biten bu.
Her şeyden önce Cihat
Yaycı amiralimizin şu sözünü hatırlamak ve hatırlatmak istiyorum: “ Karşınızdakinin sözlerini “sorun” olarak
kabul ederseniz, çözüm yalnızca onun
taleplerini karşılamak anlamına gelir.”
“Kürt sorunu” denen şeye de bu açıdan bakmak gerekiyor.
“Kürt sorunu” derken popülist sosyalistlerimiz, liberallerimiz ve
dincilerimiz ne anlıyor? Onlara göre bu “sorun” Kürtlerin ezilmesi, yok
sayılması ve ayrıştırılması. Yani onlara göre Kürtlere “Siz Kürtsünüz Türk değilsiniz ve dolayısıyla Türk egemenliğinin
kanunları sizi bağlamaz, bu zamana kadar sizi aynı kanunlara uydurduğumuz ve
Türk saydığımız için özür dileriz. Herkes kendi bağına ve kanıtlanabilir soy
ilişkilerine göre bir egemenlik alanı
oluşturmazsa demokrasi gerçekleşmez.” dersek sorun çözülecek. Peki
ama gerçek bu mu?
“Kürt sorunu” gerçekte PKK’nın, Kürtler üzerinden Türkiye’de iki milletli, iki egemenlikli, bölünmeye
müsait bir toplumsal düzen ve devlet yapısı oluşturmaya çalışması.
Peki ama Türk solcuları ve dincileri olayı
böyle mi anlıyor? Elbette hayır. Çünkü onlara göre “devlet” evrensel bir takım
ideallere göre bütün kimliklerden ve ideolojilerden arındırılmış saf insani bir
hizmet makinesi. Onlar, devletin başına kim geçerse geçsin onun kendiliğinden
çalışabilecek otomatik aygıt olduğunu
sanıyor ya da böyle olduğu ahmaklığını
bize yutturmağa çalışıyorlar. Oysa devlet belli bir milletin kanı
pahasına elde edilmiş bir toprak parçasında gene aynı milletin kanı pahasına
elde ettiği mutlak hükmetme ve belirleme gücü olan egemenlikle yönetilen ulusal
bir aygıt dahası bir değerdir.
Ülkemizde sosyalistler ve
liberaller ideolojileri gereği, dinciler de dinleri gereği Türklükten alabildiğine
nefret ettikleri için Türklüğü yok ederek sözde Kürt sorununu çözebileceklerini
sanıyorlar. Türkiye fiilen bir Türk düşmanlığı koalisyonuyla yönetildiği ve
muktedirleriyle muhalifleriyle herkes bu koalisyondan alabildiğine
yararlanabildiği için ortada hâlâ “Kürt sorunu” yaveleri dolaşıyor ve bu yave
üzerinden HDPKK ile cisimleşen vatana
ihanet ve bölücülük hâlâ kendisine bir meşruiyet sahası bulabiliyor. Oysa
çağdaş bir ulusal devlette HDPKK gibi
oluşumların zaten var olamamaları gerekirdi.
Türkiye’de Türk
düşmanı kanserleşmiş siyaset bütün
siyaset alanını alabildiğine işgal ederken Türk Milleti’nin bütün insani
değerlerini her yönden sömürerek onun sırtından bir parazit gibi yaşıyor. İşte “Kürt
sorunu” da Türkiye’de Türk Ulusu’nun sağladığı ayrımsızlıkla ve benimsediği “pozitif körlükle” sunduğu
mülkiyet, yaşam ve hürriyet haklarını alabildiğince sömüren Kürtçülerin, Türk
Milleti’ni kendi emirleri altına almak ve “köpekleştirmek” çabasından başka bir
şey değil. Onlar istiyorlar ki Türk Milleti’ne ne yapıp yapamayacağını eli silahlı
Kürt eşkıyaları emretsin. Onlar istiyorlar
ki Türkler kendilerini ayrı bir millet olarak kabul
ettirecek Kürtlerin her kaprisine Kürt silahlı
tehdidi korkusuyla boyun eğsin ve böylece Kürtlerin iki dudağı arasında eğreti
bir barış ve demokrasi içinde yaşayalım.
Eğer bir “Kürt sorunu”
varsa işte budur. Bu sorun bütün Kürtleri olası bir iç savaşın oyuncusu haline
getirmek çabasından başka bir şey değil.
Eğer bir “Kürt sorunu”
varsa bu sorunun çözümü her Kürdüm diyene bir derebeylik vermek değil.
Eğer bir Kürt sorunu
varsa bu sorunun çözümü, Kürtlük adına silaha sarılmış herkesi sonuna kadar
ayrımsız yok etmekle başlar. Daha sonra Kürtlüğü ayır bir ulus olarak bize dayatmak
isteyenleri vatandaşlıktan atmak, vatandaşlık haklarını kısıtlamaya kadar varan
yaptırımlarla cezalandırmak işin hukuki boyutunu oluşturuyor.
Şurası unutulmamalıdır ki
Türk Milleti’nin egemenliğini mutlak kabul etmeyen hiç kimsenin usul hukukundan
yararlanmaya hakkı olamaz. Böyle insanların vatandaşlık hakları zımnen ortadan
kalkmıştır. Çünkü vatandaşlık hakları, ancak vatandaşlıkla ilgili hakları
olduğu kadar sorumlulukları ve yükümlülükleri de kabul etmekle var olabilirler.
İşte bu yüzdendir ki Türk
Milleti’nin, bebek katili sürüsü PKK’nın
ve yardakçılarının, kendisine neyin sorun olduğunu söylemesine ihtiyacı yoktur. Bu
yüzdendir ki Kürt sorunu yoktur.
2 yorum:
Gayet güzel bir analiz. Dilinize sağlık.
Hocam ben teşekkür ederim.
Yorum Gönder