Darbeler hakkında bir yazı
istediler.
Aklıma “ Hangi darbeler?” sorusu
geldi.
Aslında bana kalırsa artık günü
geçmiş bir konu. Türkiye’de benim neslimden sonra artık darbe görmüş hiç kimse kalmayacak. 28
Şubat “postmodern” darbe miydi?
Zırva! Darbe dediğiniz şey askeriyenin
bütün kurumlara bizzat el koymasıyla olur.
Türkiye’de bildiğimiz klâsik
askeri darbe dönemi bitti. O dönemlerde sivil idarenin Türkiye’nin kurucu
ilkelerinden ayrılması engelleniyordu.
Şimdi elbette bu sözümle askeri
darbeleri aklamış oluyorum.
Sorun şu: Türkiye batılı
anlamda gerçek bir ulusal, demokratik
ülke midir de askeri darbeleri kınayabiliyoruz? Şüphesiz şimdi çoğumuz
askerlerin durumdan vazife ürettiklerini, hadlerini aştıklarını söyleyecektir.
İyi de bir idarenin üniformasız
olması onu “sivil” yapar mı? Bir idarenin “sivil” olması ona tanrısal ve
eleştirilemez bir iktidar kazandırır mı? Şüphesiz bu soruların hepsinin cevabı “Hayır”.
Türkiye’de demokrasi kendinden
bekleneni gerçekleştirememiştir ki askerlerin modern demokrasilerde
davranmaları gerektiği gibi davranmaları beklenebilsin.
Türkiye Cumhuriyeti, kahraman Türk
Ordusu tarafından kurulmuştur. Türk Ordusu çağdaş uygarlığın kurumlarını ilk anlayan kurumlardandır. Türk Ordusu sebep sonuç ilişkilerini fark
eden modern kurumlarımızın başında gelmiştir. Bu yüzden de Türk
Ordusu Türk çağdaşlaşmasının öncü kurumu olmuştur.
Türk askeri Sakarya’da kendisini
dikenli tellerin üstüne atarken, kafalarını seccadelerini altına sokanların,
kendilerine şehit Türk askerlerinin kanı pahasına hediye edilmiş bir yönetim biçimini, onun yaratılış felsefesine göre kullanmasını beklemek mümkün değildi. Bu sonradan
anlaşıldığı içindir ki askerî darbeler olmuştur.
Askeri darbelerle demokrasi
geçici aksamalar yaşamıştır o kadar. Fakat
asıl sorun demokrasiye dönüşten sonra
demokrasiyi işleten aktörlerin aynı aymazlığı hatta ihaneti sürdürmeleri olmuştur.
Burada sağ, Türkiye’nin kurucu
ilkeleri olan milliyetçilikten ve lâiklikten din adına saparken sol da kısıtlı
iktidarına rağmen milliyetçilikten bilinçli
biçimde saparak demokrasiyi çarpıtmış, ondan elde edilen gücü Türk Milleti’nin aleyhine kullanmıştır.
Tükiye’de demokrasiyi gerçekten zedeleyici, zehirli bir darbeden
bahsedeceksek bu darbe 2010 referandumudur.
Milletin eline kendi egemenliğini
yok edecek, kendi var oluş sebeplerini yok edecek, kısaca intiharına sebep
olacak bir silah verip de tetiği millete
çektirmek, “demokrasi” olarak bu tarihten sonra tescillenmiştir.
Bir intiharın sivili,
demokratiği, meşrusu falan olmaz; intihar intihardır.
Türk Milleti’ni temsilen meclise
giren vekillerin “ Elhamdülillah AKP ile Türk olmaktan kurtulduk!”, “ Türkiye
Türklerindir yazısını oradan sileceksin!” “
Ben Türk değilim ki neden varlığım Türk varlığına armağan olsun!”
demelerinin önünü açan siyasi düzenlemeler askeri darbelerden çok daha
tahripkâr olmuştur. O yüzden de artık darbelerden bahsederken söz gelimi 15
Temmuz ihanetine yol açan cumhuriyet ve
Türk karşıtı bütün siyasi dönüm noktaları çok daha önemlidir.
Peki o halde 15 Temmuz ihaneti
nedir? 15 Temmuz ihaneti, ordusu, bürokrasisi, yargısı tahrip edilerek
savunmasız bırakılmış Türk Ulusu’nun elinden
egemenliğini alabilmek için
girişilmiş dinci bir kalkışmadır. Bu kalkışmanın kaldırım taşlar şeriatçılığın, Kürtçü etnikçilikle ve solcu enternasyonalizmle işbirliği ile döşenmiştir.
Bu ihanet akamete uğramışsa da en
nihayetinde doğuda ve güneydoğuda
Kürtçe, fiili şeriatçılıkla neredeyse ikinci dil haline getirilmiş,
ülkenin doğu ve güneydoğu illeri “Kürt illeri” diye anılmaya başlanmış, bu illerden mecliste “Kürdistan” diye
bahsedilir olmuştur.
Bu ihanet durdurulmuş gibi
görünse de devletin işleyişi gitgide daha çok
şeriata dayandırılır olmuştur.
Kısacası Türkiye’de askeri
darbeler dönemi çoktan kapansa da 2010’dan sonra Türk Milleti’ni kendi
vatanından kovmak için girişilen sürekli bir darbeler dönemi başlamıştır. O
yüzden de artık “darbe” terimini, günü
geçmiş kısıtlı askeri müdahalelerden ziyade Türk Milleti’nin varlığına ve
egemenliğine, Türkiye Cumhuriyeti’nin kuruluş ilkelerine açıkça düşmanlık gösteren her faaliyet için
kullanmak sanırım daha doğru olacaktır.
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder