Bir Akşener yazısı yazmak farz
oldu.
Blogun okunurluğu zaten yerlerde
olduğu için popüler bir şeyler yazsam da zaten kimseyi ırgalamayacak.
Malum bu günlerde moda bu.
Akşener’i ne kadar karalarsanız, o kadar iyi ülkücü, antiemperyalist, ulusalcı
falan oluyorsunuz.
Partiye ucuzcu perakendeci markası
gibi isim koyarak hangi siyaset
müşterisini nasıl cezbetmek istediklerini şahsen anlayamadım. Ucuzluk
sembolizmi kaldırmaz. Dolayısıyla “İYİ/ Kayı tamgası” benzerliği çok da ikna edici değil.
Meral Akşener, tanıyabildiğim
kadarıyla bir şekilde ülkücülükle MHP tabanıyla ilgisi olan bir muhafazakâr
politikacı.
Kariyerinden dolayı lâikliğe
sıcak bakan bir insan.
“Türk” demekten daha önce pek
imtina etmeyip de bir kitle partisi kurunca “ İpleri fazla germeyelim…” gibisinden Türklüğü silik telâffuz eden
bir politikacı.
Bana soracak olursanız benim İyi
Parti ile ilgili tek geçerli referansım Ümit Özdağ. Eğer Türklük şuurundan emin
olduğum bir siyasetçi İyi Parti’de yer
alıyorsa mutlaka partinin tonunu etkileyecektir.
Şahsen MHP kökenli Akşenercilere sıcak baktığımı
söyleyemeyeceğim. Çünkü bana göre MHP, Türklüğü’nü yitirmiş, hayata ve dünyaya
Türk gözüyle bakmaktan aciz ve bihaber, yabancılaşmış, eyyamcı bir ümmetçi/
şeriatçı partidir.
Akşener’den hele ki Türkçü ve dirayetli bir lâik bir politika ummak bence safdillik olur.
Akşener sanırım AKP’nin bir kısım
tabanını ve kayıp DYP tabanını hedefleyerek siyasete girdi. Hesapları doğru
mudur? Peşinciler için en baştan yanlıştır.
Şahsen ben Akşener’in yüzde kaç
oy alacağıyla ilgilenmiyorum. Kimse kızmasın ama daha en baştan yüzdde kaç oy
alacağına bakarak bir partiyi destekleyip desteklememeğ karar vermek bana biraz
köpeklik gibi geliyor. Kaldı ki köpekler inanılmaz sadık ve vefalı canlılardır.
Osman Pamukoğlu bir seçim
gezisinde halka oy verip vermeyeceklerini sorduğunda “Güçlü olursanız veririz!”
cevabını alınca “Oy verirseniz güçlü oluruz!” diyerek cevabı cevaplamış.
Türkiye’de seçmen denen kitlenin
taptığı tek bir ilah vardır o da maalesef Allah falan değildir. O ilah, “menfaattir”.
Dolayısıyla hele ki Allah’ı ancak
menfaati ölçüsünce hatırlayan merkez sağ
seçmenden Türk duyarlılığı falan beklemek da safdilliktir. Gene de Ümit Hoca
gibi insanlar, uygarlığın, refahın ve bağımsızlığın ancak Türk kalmakla
sağlanabileceğini seçmen denen
omurgasızlar yığınına gösterecektir.
Hal böyleyken…
Sağ seçmen büyük ölçüde omurgasız, omurgalı olan sol
seçmen de Kürtçülüğü sırtlanmaktan eğri omurgalı iken…
Ve dahi “ E kime verelim?” ciler
için ciddi bir seçenek olarak ortaya çıkmışken İyi Parti’ye canhıraş ve vatanperverane bir şekilde hakaretler edip iftiralar atmanın
benim kitabımda yeri yok.
Madem öğrenilmiş çaresizlik
içindesiniz o zaman çaresizliğinize
karşı bir seçenek sunuluyor işte! “Armudun
sapı üzümün çöpü…” demek lüksünüz yok! Türkiye açıkça etnik ver inançsal olarak
bölünüyor!
Şu aşamada, terörü hortlatan
partiden hesap sormak varken aynı partiyi şimdi terörle mücadelede
desteklediğini söyleyen, Türk’ü ancak Kur’an’da, hadiste bulabilirse seven
siyasal milliyetçiliğin, fırsatçı eyyamcılığından kurtulmak için de ciddi bir fırsatımız var.
Yıllardır Türkçülerin kanını
öğrenilmiş çaresizlik sömürüsüyle emen taşralı dindarların ümmetçiliğinden Türklük süzebilmek için uğraşıp da şimdi daha
kurulalı bir hafta olmuş bir partiyi en baştan karalamak, ona hakaretler yağdırmak
bana pek de dürüst bir iş gibi gelmiyor.
MHP’nin düzelmesini bekleyerek
kaybedecek vaktimiz artık kalmamıştır.
Yoğurttur, ısıl işlem görmüş sucuktur, süttür vs falan da İyİ Parti de en az MHP kadar bir Türk partisidir. Bana kalırsa
etnikçilerin ve şeriatçıların işine yarayacak dedikoduculuktan hizipçilikten
vazgeçelim. “Yiyici” abilere karşı şu “iyici”
abiler ne yapacak bir görelim, olmaz mı?
2 yorum:
2016 yılının Kasım ayında Ümit Hoca MHP genel başkanlığına adaylığını açıkladıktan kısa bir süre sonra Denizliye geldi. İkbal Vurucu dostum sayesinde çekirdek ekibinden dostlar edindim. İYİ Parti kurucular kurulu üyesi dostum Yıldırım Görgen de bu dostlardan biri. Aralık ayında beni aradı. Tahminin biraz ötesinde biliyorum ki İkbal Hoca ile benimle ilgili sohbet ettikten sonra bu görüşme gerçekleşti. Ve bana Ümit Hocaya destek verip vermeyeceğimi sordu. Delege hatta parti üyeliğim olmadığını bildiği halde. Alacağı cevaptan emindi de. Alacağı cevaptan emindi zira 2006 sürecindeki tavrım biliniyordu.
Daha sonraki süreçte -pek bilinmeyen bir şey Yeni Parti çalışması için Hoca Akşenerden hemen önce başladığı halde- Türkiyenin Sosyolojik seçmen davranışı da değerlendirilerek birlikte hareket etme kararı alındı.
Yani bu kadar ettiğim laf kalabalığının özü Abi; hetorojen yapıda olan Türk seçmen kitlesinin karşısına Homojen bir Türkçü yapı ile çıkmak tek başına yeterli değil, maalesef. O nedenle öncelikle alışılagelmiş şekilde seçmenin karşısına çıkma tercih edildi.
Fakat bu alışılagelmiş politikaların içine <"Cumhuriyetin Kurucu Değerlerine dönüş"> ve <"Vatanperverlik"> ilave edilerek bu yola çıkıldı. Bu alışılagelmişliğin içinde dikkat edilmesi gereken en önemli argüman 'dir bence.
Umarım Türkiye daha İYİ olacak.
Gele gele geldik Avşar Obası...
Hoş gelmişsin Veli Baba!
Bahsettiğin ikilem, milliyetçiliğin en büyük sorunudur. Bu sorunun en can alıcı ve yanıltıcı yönü de siyasetle toplumu değiştirebileceğimizi sanarak değiştirmek istediğimiz yüzeyselliğin bir parçası olmaktır. Oysa toplumsal değişimleri gerçekleştirmek için gayret ve sabır gerekir.
Muhafazakârlık değişimi alabildiğine yavaşlatarak ve yüzeysellikten beslenerek halkı sömürür.
Temel soru: Türkçüler muhafazakârlığın kısa vadeli siyasetine mi yamanacaktır? Yoksa uzun vadeli bir değişim için sabırlı mı davranacaktır?
Yaşa, var ol!
Yorum Gönder