Bu gece bir haber kanalındaki programda Ermenistan Protokolü masaya yatırılmıştı.
Tarihçi bir profesörümüz şimdiye kadar duymadığımız belki de kasıtlı saklanan mahkeme kararlarından bahsetti. Eldeki deliller ışığında Ermeni’lerin açtıkları hiçbir davayı kazanamadıklarını, uluslar arası mahkemelerin, bizi suçlu görmek için hiçbir sebep olmadığını defalarca tasdik ettiklerini söyledi.
Üstelik mahkeme masrafları içinde 30 bin Euro ödemeleri istenmiş.
Programa katılan Kezban Hatemi’nin “Eğer o tehcirde bir kişi bile ölmüşse insanlık suçu işlenmiştir!” tarzı argümanı, tehcir sırasındaki yetimhanelerin, hastanelerin, tehcire refakat eden Mehmetçik’lerin şehadetlerine bakıldığında gülünesi bir saçmalıktı ama sanırım mesele bu kadar basit değil.
Bir hukukçu olarak suç işlemediği mahkemelerce defalarca tasdik edilmiş bir milleti ısrarla insanlık suçuyla itham etmek nasıl bir vicdanın ürünüdür bilemiyorum?
Neden? Çünkü…
Suç işleyen adamda “kasıt” unsuru aranır. Yani? Bir hak ihlali amacıyla girişilmemiş bir eylem suç değildir. Sonucu itibariyle zarara yol açıyorsa buna “taksir” denebilir ama suç ile taksir kesinlikle ayrı şeylerdir.
Sevk ettiği insanların sağlığıyla ilgilenmiş, Halep’te vs hastane açmış bir milletin üstelik kendi evlâdının da kaybedildiği bir işlemindeki kayıpları “suç” diye nitelemek görünen o ki vicdanî bir duyarlılıktan öte satılmışlığın sınırlarında dolaşmak.
Herhangi bir suçlu, suç fiilinin etkisini yok etmeye çalışır mı? Adam öldürmek kastıyla ateş eden birisi, kurbanının kurtulmaması için uğraşır. Bu durumda tehcirde sağlık personeli ve binası tahsis etmiş Türk milletinin suçlu olmak ihtimalinden bahsedilebilir mi?
Memleketimizde vatansızlığın yeni müdafileri nevzuhur bir kısım liberallerin, bir zamanlar aile bağlarını tanımayı ırkçılık sayan ahmakların yolunda yürümesi gerçekten şaşırtıcı.
Bunlar olmayan bir ırkçılığı, olmayan bir soykırım hadisesini zorla kabul ettirmeye çalışarak sözüm ona hümanizm taslıyorlar.
Türk’ten soykırım faili yaratmak kimin ne işine yarar? Soykırım yapacak tıynette bir toplum acaba bugün etnik ırkçılık problemiyle yaşar mıydı? Türk’te yönelttikleri ithamın iğrençliğini idrak edebilseler zaten vicdanları, ağızlarını açmalarına mani olurdu.
Kaldı ki Türk tarihçileri “ Böyle bir soykırım yaşansaydı, bunu da dürüstçe ortaya koyardık!” diye defalarca ifade etmişken, uluslar arası mahkemelerin “Böyle bir suçlamayı tanımak parlamentoların yetkisinde değildir! Türk hükümetini suçlamak mümkün değildir” mealindeki açık karalarına rağmen Türk’’ten bir tür psikopat Nazi yaratmaya çalışmak vicdanın ve namusun sukutudur.
Bir de toplantıda ifade edilmeyen şey şuydu: Bugün Ermenistan’da hiçbir tarihçi, tehcire sebep olan Ermeni azgınlığını telaffuz edip de özür dilemeye teşebbüs bile etmiyor! Ermeni mezaliminde ölen ecdadımızı anmak dururken , canlarını katillerinin destekçilerini korumak için feda etmiş insanları“katil” diye itham etmeye “soysuzluktan” başka bir isim verilebilirse özür dilemeye hazırım.
2 yorum:
Hep söylerim "Baltanın sapı ve ağacın sitemi" hikayesi yani.Yahu bunlara bakınca,ben ermenilere niye kızayım allahaşkına.Adamlar milli dava edinmişler.Hakları.Ama bu patrikhanenin gönüllü ve fiili avukatı olan kadın asla iflah olmaz bir ihanet senbolüdür.
neden bizim öyle bi milli davamız olmuyor Selcen hanım? Veya neden bizim milli davalrımız katliamla neticelenmiyor? O halde niyet yanında neticeye de azıcık bakmamız gerekmez mi? heriflerin niyeti Türk'ü silmek! Eh onlarınki milli dava ise bizimkisi de müsaade etsinler de nefs-i müdafaa olsun, değil mi?
Yorum Gönder