“ilişkilerin normalleştirilmesi” diye bir tabir sürekli telâffuz ediliyor. Burada bir normdan bahsedildiğine göre bu normun kime göre tespit edildiğinin de belirtilmesi gerekiyor.
Ermenistan Türkiye ilişkilerinde normlara aykırı bir durum var ise bu durumun nasıl ortaya çıktığına, bundan kimin sorumlu olduğuna bakmak icap etmez mi?
Gerçi artık bir sorun hakkında yazanların tamamı “nasıl ortaya çıkmış olursa olsun…” diyerek çözüm üretmeye soyunuyor ama bu arada “hukuk” denen şeyin katledildiğine kimse dikkat etmiyor.
Oysa “çözüm”, sorunun meydana geliş biçiminden bağımsız şekilde üretilemez. Hele ortada bir hak ihlali var ise rastgele “çözümleri” öne sürmeniz hepten batıldır.
Ermenistan ile ilişkilerimizi “anormalleştiren” başlıca problem Yukarı Karabağ işgalidir. Birinci Cihan harbi’ndeki Ermeni mezalimi, ASALA terörü dahi Ermeni’lere bakışımızı değiştirmemişken Yukarı Karabağ’ın işgali, soydaşlarımızın varlığına doğrudan yönelmiş bir tecavüz olduğundan bizden haklı bir tepki görmüştür.
Ermenistan hududunun açılmasından bahsettiğimizde, hududun neden kapatıldığı, bu kapatma işinin hangi norma dayandığı da kendiliğinden anlamsız hale geliyor.
Ermenistan ile ilişkilerimizde anomalinin müsebbibi Ermenistan’dır. Anomalinin ortadan kaldırılmasından öncelikle Ermenistan sorumludur.
Silâh kullanarak komşusunun topraklarını işgal etmiş, üstelik tartışılmaz bir soykırım uygulamıştır.
Burada yapılan, diplomatik bir manevra, haklılığı tartışılabilir bir davranış değildir. Ermenistan açıkça suç işlemiştir.
Dolayısıyla ortada açık bir suç varken “normal” diplomatik temastan bahsetmek, akıldan, izandan ve daha kötüsü insanlıktan bihaber olmak anlamına gelir.
Uluslar arası ilişkileri, ahlâktan, normdan, değerden, hukuktan bağımsız bir reel politik alan sayan allamelerin bakış açısından dahi bu durumun adı, büyük bir kendini bilmezlik ve aczdir.
Ahlâksız bir reel politik açısından bile düşünecek olursak bizim bir parçamız sayabileceğimiz ve menfaatlerimiz açısından bizim için çok daha faydalı bir memlekete yönelik tecavüzü kesin şekilde reddetmemiz ve bu tecavüzü ortadan kaldıracak tedbirleri tavizsiz şekilde uygulatmamız gerekir.
Rusya’nın, Kafkaslardaki sınırlarını, nüfuz bölgeleri sağlayarak ve bir başka ülkenin iç mücadelelerine doğrudan taraf olarak yeninde kurmaya çalışırken yaptığı buydu.
“Türk” adından hiç hazzetmeyenlerin dahi içlerinde kaldığını ümit ettiğimiz bir nebze insanlık, hukuk ve ahlâk ile ortadaki haksızlığı idrak edeceğini düşünüyorum.
“Türk” adından hiç hazzetmeyenlerin dahi içlerinde kaldığını ümit ettiğimiz bir nebze insanlık, hukuk ve ahlâk ile ortadaki haksızlığı idrak edeceğini düşünüyorum.
Hem Türk’ten hazzetmeyip hem de uluslar arası ilişkileri basit güç dengeleri olarak kabul edenlerin de Ermenistan’ın haddini aşan tavrını değerlendirebileceğini umuyoruz.
Ama görünen o ki hükûmetimiz, hangi milletin menfaatini, adını, tarihini müdafaa edeceğini bilmiyor.
Ama görünen o ki hükûmetimiz, hangi milletin menfaatini, adını, tarihini müdafaa edeceğini bilmiyor.
Sözde ideolojisi zaten Türk adından memnuniyetsizlik üzerine kurulu bir siyasi oluşumun hele Karabağ gibi bir problemde, hakkı savunmasını beklemek safdillik olurdu.
Haktan taviz verilemez! Hak’tan verilen taviz, katliamın katilin yanına kâr kalması, maktulün itibarını kaybetmesi demektir. Maalesef Türkiye hükûmeti, ne sözde ideolojisindeki “kul hakkı”nı gözetebilecek kadar ahlâklı ne de güç dengelerini gözetecek kadar basiretli davranabilmiştir.
Haktan taviz verilemez! Hak’tan verilen taviz, katliamın katilin yanına kâr kalması, maktulün itibarını kaybetmesi demektir. Maalesef Türkiye hükûmeti, ne sözde ideolojisindeki “kul hakkı”nı gözetebilecek kadar ahlâklı ne de güç dengelerini gözetecek kadar basiretli davranabilmiştir.
“Çözüm” maçı kendi elimizle hediye etmek değildir. Çözüm katili beraat ettirip davayı bitirmek değildir. Çözüm, ahlâken doğru bulduğumuz davayı kazanmaktan başkası olamaz. Tabii bunun için en başta “ahlâk” ve hukuk gibi değerlerimizin olması lâzım…
2 yorum:
Türkiyeye gelen Azeri hanım milletvekillerine "fitne fesat çıkarmaya geldiler" diyen bir başbakanımız var bizim.Ne mutlu bize!
Bu praym ministr hangi ülkeyi yönettiğini sık sık unutuyor.Bunun sebebi olarak bir hastalık vehmedenler var.Keşke öyle olsa.Durum daha vahim.Kasıtlı ve işbirlikçi bir içgüdüyle idare ediliyoruz.Biz nasıl olsa 70 milyonluk bir koyun sürüsüyüz.
Malum,muhalefete çatarken,geçenlerde "bunlar iki koyunu güdemez" diyerek şuuraltını açığa çıkaran bir çobanımız var.Tekrarlıyorum.Ne mutlu bize!!!!
Selcen Hanım, siz zaten keskin bir özet geçmişsiniz. Bazen "Bu yapılanlar bizim menfaatimize de biz mi acele ediyoruz, cahiliz, anlayamıyoruz?" diye düşünüyorum...
Ermeni sınırı açılınca bunun bize ne faydasıolacak? Soru basit. Cevabı a basit olmalı, dğeil mi? Ermenistan'ın büyük doğal kaynakları, uzman iş gücü, sermayesi ve ticari kapasitesi bize açılmalı... Ermeni'ler, bize kardeşçe kucak açmalı ve hep beraber "Sarı geln" söylemeliyiz. Aslında Ermeniler bize kardeşlik eli uzatmayı arzulamaktadır, bu eli geri çevirmemeliyiz.
Evet bu sorunun cevabı bu olmalı değil mi? Peki Ermeniler hâlâbize bühtan ediyor mu?
Evet!
Topraklarımızı, hudutlarımızı ink♪1r ediyor mu ?
Evet!
Karabağ probleminde bizi yok sayıyor mu?
Evet!
Eee? "Menfaat" veya "kardeşlik" bunların neresinde?
"İnsanın: "Bre nabekârlar! bu haltlar ortadayken sizin mideniz bunları yemeyi nasıl kaldırıyor?" diye sorası geliyor.
Yorum Gönder