Psikiyatristlerin roman yazmasını ilginç bulanlar çok herhalde… Bir Irwin Yalom çılgınlığı söz konusu olduğuna göre…
Bu yazarların yazarlıkları hakkında hep önyargılı oldum.
Çünkü hastalarının mahremiyetini teşhir etme dürtüsü ile vaka dosyalarını roman diye bize yutturmaya kalkmaları gerçekten berbat bir zavallılık…
“Biz doktoruz hem beste yapar, hem resim yapar, hem hasta bakar hem roman yazarız! Entelektüellerin Tanrısıyız!” tarzı o bildik doktor egosunun acemiceden de öte bir dışavurumu.
“Dışavurum” kelimesi de aslında sadece resmiyet ve nezaket kaygısıyla kullanıldı. Çünkü yarısına gelmeden bıraktığım ve midemi bulandıran “Zar Adam” bir kusmuktan farksız.
“Mesleğine inancını yitirmiş doktor” merkezi etrafında dönen anlatının tek ilginç yanı da bu.
Hayatın bir “anlamsızlık” olduğunu keşfederek aydınlanan doktorumuz elindeki zarlara göre yaşıyor.
Bunun okuyucuda bir heyecan ve gerilim yaratacağı düşünülmüş herhalde. Bir sonraki adımda o herkesten üstün, her şeyi bilen, bütün mesleklerin üstündeki adamın bile kendisini nasıl akıntıya bıraktığına bakarak dehşete düşeceğimiz sanılmış herhalde?
“İyi ve kötü yoktur, yalnızca dürtüler vardır!” tarzındaki salakça ve Freudyen bir nihilizmle durmadan kendi sıkıntılarını bize de bulaştırmaya çalışıyor yazar. Sanırım ciddi bir tatminsizlik içinde…, Kendi camiasına göre meslek üstü sayılan mesleğine rağmen kaldıramadığı bir aşağılık kompleksine bizi ortak etmeye uğraşıyor.
Bir doktorun size aklınızın, iradenizin, kısacası ahlâkınızın olmadığını söylemesi aslında düpedüz sapıklık ve ihanet… Bu, insan varoluşuna açık bir saygısızlık.
“Çok satan” sınıfında bu tip bayağılıklar epey tutuluyor gibi görünüyor.
İçinde ciddi bir gerilim bulacağımı sanarak almıştım. Beş para etmez, fotokopi olarak bile okumanızı tavsiye etmem.
Bu arada psikiyatrların ne yazdıklarını da öğrenmiş olduk Irwin Yalom’un da neden okunmaması gerektiğini anladık.
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder