Dünyada hiçbir ilişki kayıtsız ve şartsız sürdürülemez. Kardeşlik dahi ancak şartlarına riayet edildiği kadar devam ettirilebilir.
Aliyev’in Rusya’ya gidişi ve onun için “Stratejik ortağımız” tabirini kullanması, normal ve aklı başında herkes için son derece manidardır. Hele aynı köklerden gelen insanların yönetimi için bu tabirin bir tür “alarm” olması gerekir.
Genelde ileri sürülen düşünce, uluslar arası ilişkilerde ancak karşılıklı menfaatlerin söz konusu olduğu, kimsenin kimseyi "babasının hayrına" sevmediğidir.
İnsanlıktan herhangi bir nasibi olmayan adamlar için gayet makul olan bu açıklamadan hareketle bile Türkiye Azerbaycan münasebetlerinin değeri takdir edilebilir.
Azerbaycan bölgede çok önemli bir iktisadî güçtür. Azerbaycan, bu gücünü, aslında hiç de ekonomik olmayan bir biçimde Ceyhan üzerinden paylaşmıştır. Daha ucuz olduğu söylenen Novorosisk hattı hayata geçirilseydi Rusya Karabağ işgali konusunda belki Ermenistan’ı “ikna” edebilirdi?
Azerbaycan böyle bir ihtimali hiç düşünmeden, bölgedeki enerji zenginliğine, Rusya’ya tanımadığı bir imkânla Türkiye’yi ortak etmişti.
Yani Azerbaycan, pür pragmatistlerin aksine Türkiye ile aslında “akılsızca” bir ortaklık kurmuştur.
Burada “aklı” değil de kardeşliği esas aldığı konusunda sanırım hiç kimse itiraz edemez.
Kaldı ki Türkiye, Ermenistan sınırını Azerbaycan ile ekonomik ve “akli” ilişkilerinden ötürü değil, doğrudan doğruya kardeşlik bağından dolayı kapatmıştır. Pür pragmatistçe bir yaklaşım bile Azerbaycan gibi büyük bir iktisadî güçle münasebetlerin önde tutulması gerektiğini ortaya koyar.
Öyleyse, bize bakışı sadece kine dayalı, hiçbir ekonomik önemi olmayan, sınırlarımızı asla tanımayan bir ülkeyle münasebet kurmak hangi “menfaate” dayanabilir?
Sonuçta Azerbaycan, sahip olduğu büyük potansiyelden dolayı dünyada kendisiyle beraber hareket edebilecek bir stratejik ortak arayışındadır. Daha doğrusu bizim “soysuz” tutumumuz yüzünden bu arayışa girmiştir. ( Kimse kusura bakmasın, doğrudan soydaşımız olan bir toplumu herhangi biriyle bir tutmanın başka bir adı yok. Bu bir hakaret değil, sadece başka milletlerle veya topluluklarla olan kültürel yakınlıklarımızı bile korumaya çalışırken kardeşlerimizi, katilleriyle bir tutmanın başka bir adı olsaydı, onu kullanırdık...)Çünkü o bizi tabii ve sarsılmaz bir müttefik olarak görüyordu.
Tabiat boşluk tanımaz. Kardeşlik, kardeşimizi sırtından vurana kadardır. Her işte bir hayır var, sanırım Azerbaycan artık Karabağ konusunda Türkiye’nin riyakâr ve “uyuşturucu” tutumundan kendini kurtaracak, bölgedeki politikasında milli mutabakatını sağlayarak, kendi aklının gösterdiği yolda ilerleyecektir.
7 yorum:
Eğer bu haber asparagas değilse ; her yönü ile şiddetle kınıyorum.
Utanç duydum.
Dün gece haber Türk de tarihin İçinden programında Azeri Mv. leri vardı. Müthiş dolu bir savunma yaptılar.
Buna karşılık akabinde iki tarihçi karşısında aptalca bilgisiz ve aymaz bir tutumla hümanist maske arkasına gizlenip, Ermeni tezinin avukatalığına soyunan Pelin Batu'dan da utandım ve kahroldum. biz nerde hata yaptık? NEDEN BU DENLİ BOŞ insanlarımız ?
r diyorSevgili Peride,Pelin kızımızı hoş görün.Babası dolayısıyla Türk terbiyesi almamıştır.Üzülmeye değmez.Asıl üzülmemiz gereken,ulusal basın denen basınımızın bazılarının tutumudur.
Gazetemizin birisi Erivan muhabirini ermeni basın temsilcisi ile görüştürmüş.Adam kalkmış,"kapıların açılması Azerbaycanın da çıkarınadır."diyor.Bunu da marifet gibi bildiriyor gazetemiz.Yazıklar olsun.
Peride Hanım,
Ne zamandır yoktunuz, özlettiniz kendinizi. Hiç sormayın, öylesine dolu bir programda Pelin Batu hümanizmi de yerin dibine batırdı.
Yalnız ben o milletvekillerindne şüphelendim... Asıl işleri tarihçilik de boş zamanlarında mı milletvekilliği yapıyorlar diye? Alışmamışız ya tarih bilen milletvekiline, o bakımdan...
Arayı uzatmayın Peride Hanım, dükkân cidden çok mahzun...
Selcen Hanım,
Fakiri güldürdünüz, Allah da sizi güldürsün. Memlekette salaktan yana ktılık yaşamadığımızı ne güzel göstermişsiniz...
Kanımca Türkiye dışındaki Türk Devlet ve toplulukları ve azınlıklar politikalarını Türkiye yokmuş gibi oluştursalar fena olmaz. Bu durum Kerkük-Azerbaycan-Kıbrıs-Avrupa da yaşayanlar için özellikle önemli. Yoksa güvenilen dağlara sürekli kar yağacak...
Sayın Adsız, bahsettiğiniz "azınlıklar" politikası ne anlama geliyor?
Böyle bir başat sorunları var mı bilmiyorum ama diplomasi konusunda Türkiye'nin "el oğlu" tutumu onu gerçekten güvenilmez kılıyor gibime geliyor.
Yorum Gönder