9 Haziran 2023 Cuma

Sevgili Aldous İzninle Kendime Biraz Acıyabilir Miyim?

 

 


“Loudun Şeytanları’nı” okuyorum. Aldous Huxley’nin belgesel bir romanı… Pek kolay okunmuyor, ne yalan söyleyeyim. Hristiyan ilâhiyatı alabildiğine kurmaca.

 

Kitabı okurken  yazarın kesin inançlara ve kimlik felsefelerine yaptığı atıflar ilgimi çekti. Yazar, bütün problemlerini halletmiş ya da en  azında halledebilecek medeniyete sahip bir toplumun üyesi. Dolayısıyla meselâ bizdeki gibi bir etnik terör, etnik bölücülük, demokrasi istismarı, egemenliğin suiistimali gibi konularla boğuşmak zorunda değil.

 

Şimdi düşünüyorum da neden mesele hep bunlara geliyor?

 

Çünkü muktedirlerin de onların karşıtlarının da bütün meşgalesi Türklüğün silinmesi. Nasıl olur da bir memlekette siyasetin bütün derdi, memleketi kuran milleti yok etmek olabilir?

 

Şeytan, Tanrı, şeriat, ruhbanlık vs. hep kendi meşruiyetini kendi zorbalığıyla kurmak isteyen bir kurumun parçaları gibi görünüyor.

 

Belki de Tanrı’yı bunlardan ayırmak lâzım. Çünkü o “kavranamaz” bir varlık. Belki de insanoğlu kavrayamadığı şeyler olduğunun farkına vardı ve hepsini özetleyen en büyük varlığın  Tanrı olduğunu düşündü. Kim bilir?

 

Şurası kesin gibi ki 17. y.y’da Fransa’da yaşanan otoriter ikiyüzlülük, bugün İslâm ülkelerinin hepsinde, rejimleri ne olursa olsun istisnasız yaşanıyor.

 

Bugün bir makale bitirdim. Yani sanırım bitirdim. Çok yorucuydu…

 

Bundan hemen sonra bir de hikâye yazmalıyım ama yazdıklarımı kim okuyacak hiç bilmiyorum.  Çünkü bütün yazdıklarım içleri çok beğenilerek yendikten sonra kubura atılan gofret ambalajları gibi…

 

Ne var? Milyonluk arabalara binip milyonlarca liralık atlın ziynetler takıp kendilerine her gün acıyan insanların egemenliğinde yaşarken benim de azıcık kendime acımaya hakım olmasın mı?

 

Hiç yorum yok: